5 Ekim 2009 Pazartesi

bir bağlaç olarak -ki


vücudumun ürettiği terin bir yerden sonra birikip odayı doldurmasından endişelenirken, bir yandan da gözümü kapatıp uykuya daldıktan sonra 1 saniyeymiş gibi gelecek o 5-6 saatin hesaplamasını yapıyorum. sağlıklı vücudun sağlıklı kafada olduğu gerçeğine takılıp kaldım. baş ağrısından çok beynimden elektrik akımı geçiyormuş, terimde onun yayılmasına hizmet ediyormuş..


kafeteryanın ucundaki çocuk bana bakmadı. incelemek için iyi fırsat. telefonla konuştuğundan algıları dışarı kapalı. beyni ona konuştuğu insanın ve konuştuğu şeylerin imgelerini gösterirken o burnundaki sümük kadar kuru gürültü çıkartan ders arası insanlarının arasında beni fark etme ihtimali annemin pipisi olma ihtimali kadardı. bende iyice inceledim. üzerindeki beyaz tişört, altındaki kot, seyrek sakalları, evde, banyo aynasının önünde şekil verilmiş saçları, ailesinin yanına gittiğinde alınan telefonu, konuşma tarzındaki iniş çıkışlarla tipik memur çocuğu olan bu varlık sigara içmeyip sağlıklı besleniyor. okuldaki ilk 4 ayında 4 kişilik odalardan oluşan 4 katlı bi yurtta kaldı.  ardından 2 tane arkadaşı oldu, 2+1 lik bir eve çıktı. salonu diğer odalardan biraz büyük olduğundan o odayı istedi ama ilk kez eve çıktığından birileriyle bunu yapmadı. sesini çıkartmayıp ona kalan odaya yerleşti. 1 tane sevgilisi oldu. muhtemelende şimdi onla konuşuyor. dersten kaçta çıkacağını, sinem'in selamı olduğunu, ders notlarını almak için fotokopiciye uğrayacağından filan bahsediyor muhtemelen. eve gittiğinde yanağından öpücek. çünkü ne kız arkadaşı "bildiğimiz kız"lardan ne de kendisi "çapkın erkek"lerden. bildiğimiz erkeklerden biri ev arkadaşı. salonda kalmak için laf eden oydu. başından beri zaten ona kanı ısınmadı. sohbetleri görünürde bir kedi  ve köpek yavrularının ki kadar iyi. 1 yılın sonunda anlaşamayıp biri evden çıkıcak zaten. oda bizim oğlan olucak. başladımı bitmez sorunlar. mecburen sevgilisiyle kavgalı olacaklar. uzun bir süre, belki yaz tatilinde, ayrı kalacaklar. okul başladığında sevgileri depreşecek, başka bir ev arkadaşı çıkacak, telefonda 1-2 saat sonra eve gelirim gibisinden laflar edilecek...

bense o sırada saati soracağım suratını sonradan hatırlamayacağım yanımda duran insana. derse geç kalmamak gerektiğini kafamdan geçirmeden, robot misali yürümeye başlayacağım... dersin ortalarına doğru üzerime doğru koşan uyku perileri ellerinde bozuk paralarla "dişini masaya bırak" diyecekler.. pazarlık yapacağız. esnediğim zaman dahada yakınlaşacaklar.. sonra araya hoca girecek. sanırım yorulduk, bi araya ihtiyacımız var mı diye sorucak sınıfa, göz ucuyla yanımdan geçerken... bir tek benden sonrasında "efendim?" dedirtecek kadar boğuk olan bir ses çıkacak. hocanın beklediğide buydu zaten. ara verecek..

ne bir efektin, ne bir müziğin, ne bir dış sesin konuştuğu olaylar dizisi 3-4 saat sürüyor. aklıma gelirken saniyelerle yarışacak kadar kısa görüntüler bırakıyor...

ellerim görevi üstlenip, bir şeyler yapıyor. sonuçta ortaya işemenin sonunda gelip klozetin kenarına düşen o minik damlaya benzer şey çıkıyor... al buyur sil şimdi onu.

0 yorumbik: