3 Kasım 2009 Salı

beynin duruşu ve bu duruş esnasındaki bakışı

son yedinci sigaramı kibritle yaktığımda ağzıma gelen kükürt tadının verdiği tiksinti, çaya şeker diye tuz atmış bir insanın duyacağı tiksintiye eş değer... sigara dumanı gözüme kaçarken kafamdan geçen şey ise ağzım... pek alakasız yani..

belediyenin yaptığı yol yapım çalışmalarının hiç bitmediği, fakir bir ilçeye benzeyen ağzımın içinde, yirmilik dişimin, üstüne kaplı olan eti, delme makinasıyla deler gibi, çevresine et parçacıkları saçarak çıkışı... ağzımın içinde bir kara delik oluşturan azı dişimin içine kaçan ekmeği, dilimle, sanki kapağı açık bir kanalizasyon çukuruna düşen çocuğu kurtaran itfaiye edasıyla çıkarmaya çabalamam... kabarık, her dokunuşta, hatta dokunmasam bile, sebepsiz yere patlayan kanalizasyon boruları gibi kan akıtan diş etlerim... kuruduğunda çevresine bok kokusunu yayan bir çamur gibi koku yayan kurumuş kanlar...

ağzımın içinde sorumsuz bir belediye var. asıl durum bu. ilçe sakinleri bu durumdan her ne kadar rahatsız olsalar da, ellerinde güç olmadığını düşündüklerinden bir şey yapmıyorlar.. tek yaptıkları, sinir yatıştırıcı sigaralarını içmek, bir kaç küfür etmek ve anti-depresan vari ilaçlar almak...

"dünyanın bütün işçileri birleşin" diyen marx a seslenmeden edemeyen beynim, "marx amca baksana, lambaları yaksana, ağzım elden gidiyor, tüm işçilerle bişey yapsana" adlı çocuk şiirini yazan altı yaşındaki, annesi alman, babası arnavut vatandaşı olan küçük Gjelbër Pesëdhjet (okunuşu: celbır pesdhyet) arkadaşımın gözlerinden öpüyor, daha fazla saçmalamanın bulunacağı paragrafıma doğru kafam eğik bir şekilde yarım adımlarla yürüyürorum...


ev arkadaşımın verdiği yeşil ve yeşil olduğundan dolayı sanki radyoaktif, dna değiştirici, mutant yapıcı bir madde özelliği taşıyormuş gibime gelen ağız gargarasının* ağzımda bıraktığı dikenli uyuşukluk hissi, taşa oturan bir poponun yaşadıklarını düşündürtüyor... aktüel dergisi geçenlerde böyle bir röportaj okumuştum. google dan arayıp buldum.. röportajdan bir kesit:


röportajcı: evet popo bey-hanım, ne oldu da neler hissettiniz?
popo bey-hanım: vallahi, ben hiç bir şey anlamadım... kordonda yürürken yorulduk biraz, sahil kenarında ki taş çıkıntılara oturalım dedik.. oturuş o oturuş.. diğer lobumla konuşmaya dalmışız.. sonra hava karardı, e artık kalkalım biz dedik. o da nesi.. derim sanki binlerce taşla bütünleşmiş de ben kalkınca ayrılmak istemiyorcasına tutuşmuşlar.. bu nasıl bir aşk yarabbi diyerekten, aşıkları ayırarak zorlayıp kalkayım dediğimde de bir batııışş, bir sızı, bir uyuşmaa... 


aktüel deyince ciddi bir şey bekledim bende ilk başta. böyle "yazdıklarına referans yapabilecek, söylediklerini kuvvetlendirebilecek kaynaklardan yararlanma" tüyosunun öğretildiği kompozisyon dersindeymişim gibi hissettim hatta..


kompozisyon dersi demişken..


daha benim bıyıklarımın arasındaki boşluklar amerikadaki büyük kanyon kadar genişken, saçlarım sabah uyandığımda, hazır oldaki bir asker gibi dim dik duracak kadar uzunken (insanın kafasında sabah ve dik kelimeleri geçtimi "sabah ereksiyonu" adlı şey geliyor biliyorum ama değil) hocaların beni sınıfın en önünde görmekten mutluluk duyduğu zamanlarda.. yani lisedeyken... yani ilk kompozisyon sınavındayken... ben hayatımın  en komik yazısını yazıyordum.. mevlananın "göründüğün gibi ol bebişim" adlı düstüru hakkında yazmamız istenildiğinde yaptığım şey, ikiyüzlülüğü bir hastalıkmış gibi anlatmak, bulaşıcı olduğundan bahsetmek, sonuna da "ya göründüğün gibi ol, yada olduğun gibi görün!" (evet, bildiğin sonunda ünlem var) cümlesini yapıştırmam olmuştu...


kendimce "uuu çok etkileyici oldu" diye düşündüğüm bu kompozisyondan edebiyat hocam da çok etkilenmiş olmalı ki, herkesin gözü önünde, rutkay aziz edasıyla okumuş, bu okuyuş sınıf arkadaşlarımda "naptın olum" gibisinden, dalga ile övme arasındaki ince çizgide sallanan bir sarhoş edasıyla bana bakmalarına sebebiyet olmuştu...


biraz çocukluk anısı, biraz an yorumlaması, biraz diş ağrısı, biraz da yabancı şiirden oluşan bu, "son zamanlarda bana eski tatmini vermeyen yazılarımdan biri" ne son verirken ya göründüğünüz gibi olmanızı, ya da olduğunuz gibi işemenizi istiyorum.. bu kadar...








(*) ağız gargarası diye bir şey var mı bilmiyorum.. başka bir yerinle gargara yapamayacağına göre yoktur. ama yazdım genede.

0 yorumbik: