15 Kasım 2009 Pazar

kız gelmeye devam ederse Dön'den, erkek olduğu anda ise Dur'dan isim türetmek

 1 haftadır aytaç(i-touch) sahibi bireyin yapacağı şeyler oyun oynamak olabilirdi. Ama ben öyle yapmadım. Ben insanlık için küçük, benim için büyük bir adım atıp, beynimin kalıcı hafızasına kodlamayı beceremediğim şeyleri, ipod'un "notes" application'ında biriktirdim. ortaya böyle cheescake vari gariplikler çıktı. (peynirle çikolata garip bir şey dedeme sorsan)

11 Kasım'da saatler 2:16 yı gösterirken "done" tuşuna basılan notun içeriği şu:
Vücudumun çıkabilecek her yerinden sıvı boşalttım, beynim zifiri karanlık...
Bu cümlenin göründüğü üzere alt metni şu oluyor: Mastrübasyon yapan, ardından öksürükle balgam çıkartıp lavaboyla tükürüksel, pis bir ilişki yaşayan, ardından ablasının telepatik güçleri sayesinde ihtiyacını duyduğu anda sevgi dolu bir mesaj atmasının verdiği, mutlulukla karışık yalnızlıktan ağlayan kişinin, beyni öyle bir boşalıyor ki, florasan ışığının o beyaz aydınlığı bile görünmez olup, karanlık, huzur veren bir siyaha bürünüyor.

Vesaire.

O günü izleyen günlerde, 30 yaşında, bir başarı örneği olacak şekilde evlenmeyi başaran kuzenimin düğününe gitmek için aceleyle çıkan bünyem, otobüs durağındayken, araba farlarından çıkan ışıkların karnında biriktiğini düşünürken, bir taraftan da taşlanmış kot pantolonlu, saçları jöleli 4 tane üniversiteli erkeğin kolkola girip yürümesini, 2 yaşındaki bir çocuğun televizyon izlerken yaşadığı şaşkınlığa benzer bir şekilde izliyordu.

Çeşit çeşit insan var Durmuş. Tıpkı senin ve senin gibi Dur'dan türeyen türevlerin gibi. Çeşit çeşit insanlar var. Bana bunlardan en çok acı verenleri kilolu ve aynı zamanda kemerli bir buruna sahip insanlar oluyor. Onların yalnızlık, elindekiyle yetinmek ve üzüntü kokan kaderiyle bütünleşmenin verdiği ağırlık, Dancer in the Dark'ta Björk'ün kendini yere atışını izlemek zorunda kalmak kadar ağır olabiliyor. Öyle ki gözümde canlanan gelecekleri en kötülerini görüyor; çıplak yağlı vücutların bir birlerine çarpışları, yoruldukları an ekşi hamur kokan terlerine katlanmaları, insanların onları şirin bulmalarına alışmaları, zayıf kadınları, erkekleri birbirlerinden kıskanmaları... İnsanın bunları düşünüp de genel yani global yani dayatılan yani reklamı yapılan güzellik kavramını düşünmemesini, bunların aklına geçmemesini beklemek, Deniz Baykal ile Derya Baykal'ın soyadı benzerliklerinden evlenmesini beklemek gibi bir şey. Simetrik, küçük ve orantılı olanın güzel olduğunu düşünen beyinlerin nereden çıktığını da anlayabilmiş değilim. Lakin bu özelliklerin hiç biri yaşamsal açıdan hiç bir önem taşımazken, evrimin buraya gelmesi, İsmail YK'nın şarkısını ezberleme ihtimalim kadar garip geliyor. Küçük burunlar, düzgün kaşlar, renkli gözler bizi hangi hayvandan korudu ki ilkel dönemlerimizde de bu hale geldik sonrasında merak ediyorum. National Geographic'te ya da Discovery Channel'da izlediğim bir belgeselde kaslı vücutlu erkeklerin, ince belli kadınların doğurganlık ve sağlıklı görünüm vermesi hakkında bir şeyler söylüyordu. Bunu anlamamak için koala olmak gerek ama genede düzgün suratın sağlıklı olması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bu arada "söz konusu" acaip bir tamlama onu da söylemeden geçemem. Söyledim ve geçebiliyorum.

Sakallı, kıllı, yapraklı atalarımızdan bugüne olan değişim hakkında derin bir bilgim olmadığından, iftira.com'a copy paste yapmayı planladığım paragrafıma geçiyorum.

otobüse binmiştim. ön taraflarda durmam otobüse binen insan sayısı arttıkça bir tıpa görevi göreceğinden hiç bekleme yapmadan, bindiğim gibi en arka tarafa doğru ilerledim. en arka kapının önünde, kulağımda müzikle, sis çökmüş şehri izlerken arkamda bıyıklı bir adam belirdi. bir elini solumda kalan kapıya monte edilmiş demire, diğerini ise sağımda kalan tutulmak için yapılan demire koydu. ilk başta rahatsız olmamıştım. ardından yere 30 derecelik bir açıyla bana doğru eğilince "otobüs kalabalık, ondandır" dedim içimden. ancak arkasındaki boşluğu gördüğümde "bu şekilde rahat her halde" demek saflık olacağından öfleyip püflemeye başladım. Anlamadı. Kapı açılırda elini çeker diye beklerken ensemde nefesini duyunca, içimden gelen yumruk atma isteği, sokakta bir köpeğe tekme atan gençlerin kafalarını pestilleştirmek istememden daha fazlaydı. Elimle kolunu ittirip, orta kapıya gittim. Çok korkutucuydu. Annemi arayıp ağladım.

Yazan, *_* hikaye_anlatmayı_beceremeyen_izmirli_19 *_*

0 yorumbik: