6 Ocak 2010 Çarşamba

çöp kutusuna fırlatılan kağıtları açmak -III-

Nov 20 - 12:17 pm
*İnsan, "hayatın sırrını çözdüğünü" sandığı andan sonra bile, sanki eline sokak ortasında broşür verilmiş gibi eskisi gibi hayatına devam edebiliyor. Garip.

Nov 20 - 12:20 pm
*Dışarıdan bakıldığında yüzüme vuran güneş, yüzümü kızartıyormuş gibi gelmiyor. Ama tıpkı bir çok şeyde olduğu gibi, derimin altında ilginç olaylar gerçekleşiyor. Hücrelerimin kumsal kenarı yanığı olup, "yoğurt var mı kimsede?" diye bağırmaya başlamaları gibi.

Nov 20 - 4:44 pm
*Aslında ben yolda gördüğüm insanlara, "Çok sinirli yürüyorsun?" ya da "Bir bıkkınlık hali var sende" gibi şeyler söylemeyi isterdim. Ancak "Size ne?" cümleciğinin yaptığı etki, yüksekten düşen birinin betona çarpması gibi ağır, sert ve aşılacak gibi değil.

Nov 20 - 6:46 pm
*İnsan kendine "Ben ne zaman bu hale geldim?" diye sorduğu zaman, o bahsettiği "hale" geliyor aslında. O zamana kadar farkında değilken, herşeyi eskisi gibi yaşarken, o farkına varma anından sonra, istesen de hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. (film repliği gibi olmuş son tümceye karşı sevgi beslemek)

Nov 20 - 6:51 pm
*Yürüyen merdivenli üstgeçit yaptıran belediye, sanırım yoldan geçmeye çalışırken ölen insan sayısının oranını azaltmaya çalışıyor. İyice bir tembellik hali, iyice yaşamaya devam eden ve artan insan popülasyonu.

Nov 20 - 7:07 pm
*Keşke, "Egenin denizi yemcisi Rıza Amca" duvar yazısı kadar samimi olabilsem.

Nov 20 - 8:18 pm
*Kucağındaki kızıyla gayet mutlu görünen, önümdeki camın diğer tarafında kalan kadın bana baktığında,  gülümsemek istedim. Gülümsediğimi sanıyordum ki dünyanın en ifadesiz suratıyla bakıyormuşum meğer kadına. Eğer yansımama bakmasaydım güldüğümü sanacaktım. Olmadı. Aksine, yüzüme mimik veremeyecek kadar söz geçirememiş olduğum için üzüldüm.

Nov 25 - 2:46 am
*Bence evrimin zayıf halkası olmadığımdan, domuz gribini ilaçsız yenebilirim. İlk insanlar gibi.

Nov 28 - 4:36 am
*Tom ve Jerry'nin bir bölümünde, Tom'a içirdikleri yağa benzer şey gibi, bana da sanki balgam içirmişler zorla. Ayaklarımın en uç kısımından, boğazımın havayla birleştiği yere kadar balgamla dolmuş gibi hissediyorum. Midem, bağırsaklarım, böbreklerim, apandistim falanım filanım, en ufak hava kabarcığı bile bulunmayan sarı bir balgam tarafından ele geçirilmiş.

Jan 4 - 1:43 am
*Karnımdaki aptal sıkıntıya, hazımsızlığımın mı yoksa kafamda dolanan, kimseyle paylaşmadığım ve kendi kendime de cevap veremediğim soruların mı sebep olduğunu çözemedim.

Jan 4 - 2:01 am
*Çevremdeki insanların, "yıllar sonra, tekrar karşılaştıklarında, aynı şekilde devam edecek"lerine inandıkları ilişkilere sahip olduğunu duydum, ardından kendimi düşündüm ve sessizliği yuttum...

Jan 4 -2:26 am
*Ankara, insanda geçmişe yolculuk yapmışsın gibi hissettiriyor. Sanki İzmir'den bindiğim tren, "Geleceğe Dönüş"teki çarpışan arabalara benzer anteni olan arabaymış, bende ona binmişim. Beynimi "sonsuz" kavramına alıştıran ovalar bitip, tek tük apartmanlar başladığında, 90'lara hızlı bir dönüş yapmışım gibi hissettim.
Gri havası, gri duvarlı binaları, gri ağaçları... Hafızamda canlandırmaya çalıştığım zaman, renkleri soluklaşan bütün o geçmişimle aynı renkte, dokunduğu ve ya kokladığında, taş gibi yalnızca ağırlığını hissedebildiğin, bir banka oturup izlediğinde ise insana öğlenleri TRT-2 de gösterilen, Zuhal Olcay'lı, Tarık Akan'lı falanlı filanlı, seksenlerin burjuvalarının karakter analizini yapan, arka planda televizyonların üstünde dantellerin ve salonlarda kocaman ahşap vitrinlerin boy gösterdiği, türk sinema tarihinin en depresif filmlerini izlemek gibi hissettiriyor.

Jan 4 - 2:57 am
*Sabahın 9'unda kalkıp, soğuk, anlamsız, takım kıyafetli suratlarla dolu bir metroyla otobüs garına gitmek, ucuz ve bu yüzden dandik bir otobüs firmasının kadifemsi koltuklarına oturup, 9 saatlik bir yolculuk yaparak, ailesel, parasal sorunlara, ikili ilişkilerin karmaşıklığına, en yeteneksiz oyuncuların oynadığı okula, hem izleyen hede oyuncu olmaya gitmek, insana klozetten gitmeyen bir bokla uğraşıyormuşsun gibi hissettiriyor.

Bileklerimi tutan bir insanın görüntüsü ise, bütün o bok kokularını bastıran kokulu mum gibi.

Jan 4 - 3:04 am
*Gözlerim kapalı elliden geri doğru sayarken, beynimin içinde duyduğum insan konuşmalarına, karanlıkta canlanan saçma görüntülere tanık olmak, dünyanın en postmodern ve postmodern olduğundan dolayı  bana saçma salak gelen bir filmi izlemek gibi... Ne bir zevk veriyor ne de şaşkınlık. Verdiği tek şey; bıkkınlık hissinden doğan uyku durumu, ki o da sabahları, ilkokul çocuklarının andımızı okuması kadar mecburi geliyor.

Jan 6 - 1:24 pm
*Hızlı el hareketleriyle arkadaşıyla konuşan yanımdaki dilsiz kadın, nemlenmiş baharat gibi kokuyor. Kafamı onun tarafına çevirmek, yalnızca baharatların bulunduğu dolaba kafamı sokmak gibi.

Jan 6 - 3:15 pm
*Göğsümü elleyen bir soğuk rüzgar var, şimdide güneş ışığı alnımı öpüyor. Doğa, insanla sevişirken sakin olabiliyor bazen sanırım.

Jan 6 - 3:34 pm
*Bana hayatımın hiç bir döneminde deniz bu kadar ağır, yavaş ve huzur verici gelmemişti. Bu dönemimin adı "Can'ın denizi tanıdığı dönem" olsun, onu da Kings of Convenience'ın Little Kids'i hatırlatsın sonrasında...

0 yorumbik: