15 Ocak 2010 Cuma

Sıcak ekmek kokusu.

Patlamış mısırdan arta kalan parçalar, çürük dişlerime dolgu görevi görüyor.Ancak o aynı şeffaf parçalar, arada batan, dilinle tıpkı bir insanın yeni bir şey karşısında yaptığı gibi zorlayarak çıkarmaya çabaladığın, çıkarttığında da boşluk hissiyle baş başa sıkıcı vakitler geçirmek zorunda kaldığın, ardından her saçma duruma alıştığın gibi ona da alıştığın şeyler olabiliyorlar.

Çok mu dağıldı az evelki paragraf derken, odama baktım. Pek değil dedim. Lakin odamı ilginç bir hale soktum. Duvarına yapıştırdığım 50 kadar büyük boy fotoğraf ve çizdiğim 6-7 karikatür, odamdan bana garip bir dağınıklık hissi gelmesine sebep oluyor. Garip çünkü, 3 tane eşya dışında hiç bir şey olmayan bu odada dağınıklık hissi nasıl oluyor, kavrayabilmiş değilim.

Kavrayamadığım bir diğer şey ise, 3 gündür gördüğüm rüyalar ve o rüyalardan uyandıktan sonraki hallerim. Birinde tren kazası yapıp, sıkışan, bağıran insanları izleyip, ardından yürümeye başlayıp, bi köprü altında iki tane gaspçı tarafından dayak yiyorum, diğerinde gerçek hayatta ölü olan dedemi dövdükten sonra ben dövdüm diye kalp krizinden öldüğünü öğreniyorum, bir diğerinde de.. Unuttum.

Ben rüyamı unuturken, aramızda 12 saatlik fark olan bir ülkede, kesin bir kadın, evden çıkarken bir şeyi unuttuğu hissiyle iniyor merdivenlerden ya da bir çocuk eve geldiğinde annesinin anahtarı komşuya bırakmayı unuttu diye, kapının önünde altına işiyor. Yapıyorlar bunu. Yapmıyorlarsa da yazık.

"Ne yazık ulan?" diye soran beynimin, "Üreticiye sorun" kısmına derim ki, "Her insan evladı, altına işeme utancını yaşamalı." O da, bilinçsiz tüketici olarak, "Haklı, haklı" der.

Haklı diyince aklıma bugün dayak yiyen adam geldi. Kornaya basıyor diye taksiciye kızınca, taksicinin inip adamı dövmesi herkesin gözü önünde, adamın polise doğru yürümesi, polisin kayıtsız gülerek izlemesi, duraktaki insanlardan birinin adamın 100 metre uzağında durup gıdım hareket etmeden; "Adam bizim yapamadığımız şeyi yaptı, cesaret etti. Biz yanında bile değiliz, bir iki laf bile edemiyoruz yanına gidip, nasıl insanlarız biz!" diye bağırmasında ki o tatmin, o halk içinde kendini gösterme çabasına hayran kaldım. Hayran kalırken güldüm, güldüğüm içinde arkadaşım tarafından susturuldum.

O yüzden, sokak tarafına bakan mutfağı olan insanlardan, bir hafta boyunca, saat 8'i 10 geçe, aspritörlerinin ışıklarını yakmasını istiyorum. Kapatıp açmayın ama, kediler ve çocuklar tedirgin oluyor ondan. Saçma bir heyecana giriyorlar. Çığlık atıyorlar.

0 yorumbik: