5 Şubat 2010 Cuma

Terli apış arası kokusu.

Ben oturma odasındaki kanapede kıçımı enine büyütürken, siyah beyaz kedim kapı sürekli açık olsun diye miyavlıyor, kardeşim eski sevgilisinden gelen hastalıklı mesajları okuyor, annem facebook'ta kendine 34 arkadaş yapıyor, TBMM'de 15-20 tane milletvekilinin yanakları, enseleri tokattan kızarıyor, digiturk'te sürekli "21 Gram" dönüyor, Lost'un son sezonu, Radiohead şarkısıyla tanıtılıyor, ablam 7 senelik ilişkisini bitiriyor, evdeki herkes bekar kalıyor.

Bekarlık sultanlık değil. Sultanlık tek başına olan bir şey değil. Tek başına olduğunda delilik oluyor. Bütün dünyaya, dünyanın haberi olmadan hükmetmek onların işi.

"Yatarak geçen zaman"ın "Ayaktan geçen zaman"a oranı 1'in üzerine çıktığında, beyin düşünmemesi gereken şeyleri düşünmeye başlıyor. Bkz: Zaman yolculuğu, paralel evren filan. Bunları düşününce de, beynimin içinde bir paralel evren daha oluşuyor. Oradaki Can diyor ki, "düşünceğine yaşa."
Ancak ikiz kardeşim Aslı dediki bana "sende ne eksik diye düşündüm, buldum sonunda, heyecan yok sende."

20 yaşıma giriyorum 8 gün sonra ve heyecan yok bende. Dışarda oynarken çişim geldiği zaman, sokaktaki arabaların tekerlerine işicek kadar kısa değilim artık. Bir arabanın arkasına geçip işesem, çişim cama gelicek, içeri sızıcak, içeriyi kokutacak diye kaygılanıyorum. Sonuç olarak işemiş değil, kaygılanmış biri oluyorum o eylemden sonra.

Bu durumun sıkıcılığı, kendini, internet kafenin 5 numaralı masasında, taktığın kulaklıktan dinlediğin müziğin, yalnızca sağ taraftan çalmasıyla kendini gösteriyor. O sol kulağın tıkanıkmış gibi gelmesi, bütün içinde bulunduğum sıkıntıya tercüme olacak cinsten.

8 gün sonra 20 yaşıma giricem ve sıcak oturma odasından çıkıp, banyoya girip, artan libidomu ellerimle dindirmeye bile çalışacak gücüm yok. Onu geçtim, geceleyin yan yatakta annem yatıyor diye mi yoksa o üşengeçliğim uyku halindede sürüyor diye mi bilmem, Lilith bile gelip ıslak uyandırmıyor beni.

Bu yüzden sabah ereksiyonuyla birlikte günün en fazla sekiz dakikasını sert bir pipiyle başbaşa geçiren, öğlen vakti televizyonu kapatıp 4 saat boyunca rüya görmeye çalışan ama gördüğü rüyalar filmlerden kareler olan bu embesil çocuk, sigarayı bıraktı diye çok fazla abur cubur tüketiyor. Tükettiği bu abur cuburlar, midesinde yer bulamayıp gırtlağına kadar geliyor. Akciğerlerinin arasında ilerliyen o tıkanık borudan fışkıran kusmuk ise blogger'ın beyaz sayfasında böyle sekiz paragraflık bir yazı yapıyor işte.

Al dokuz olsun.

4 yorumbik:

e.g dedi ki...

Ben dokuz puanı verdim.

ağıraksak dedi ki...

İlk kez gördüm blogunuzu. Çok hoş bir yazı tertip etmişsiniz Mister.

Can dedi ki...

teşekkürlerimi eksik etmem bende, hem dokuz puanı veren arkadaştan hemde hoş bir yazı tertip ettiğimi düşünen arkadaştan.

teşekkür.

illustrator dedi ki...

yazdıklarının bir kısmını okurken gecenlerde elime gecen fotografına bakınca can hangı can dıye dusundum ama bu dusuncemın gereksızlıgını anladım cunku bu soruyu kendıme sormama gerek olmadıgını anladım apacık hersey ortada gayet basarılı yazılar bunlar... aradabır yazdıgın bazı kelımelerı anlamayıp wıkıpedıa sozluge yazıp ogrensem de ;) zorlanmadım okurken tebrık edıyorum seni geylan.O son yazdıgın yazıda hayatını okurken yabancılık cekmedım hayatının bazı kesitlerini net yansıtmıssın ... sanırım kim oldugum o kesitlerin içinde saklı,bunu okurken anladım. hayatında basarılar dılıyorum cok begendım yazılarını kocaman sarıldım derdin ama artık olduk 20yasında ve cok uzagız bu cumleye ,bu gecmişe en ıyısı hoşçakal demek..