6 Mart 2010 Cumartesi

Ağladıktan sonra gelen baş ağrısı.

Arkamda dedesini dün kaybetmiş bir kız, gözleri şişik bir şekilde uyurken, odada yanlız kalmasın diye yere serdiğim yer yatağında, onun yattığı yatağa sırtımı verip, bağdaş kurduğum bacaklarımın üzerindeki laptopun kırılgan tuşlarına basıyorum. "O kadar kırılganlar ki bana kendimi hatırlatıyorlar" gibi, ortaokuldaki ticaret dersi kadar saçma bir cümleyi, ancak bu şekilde kurabiliyorum.


Çünkü o kadar kırılgan değilim.

Ancak sabahın altısında, polisiye bir diziyi izlerken, annemin horultusu dindikten sonra, beş saniyeliğine  sebepsiz yere ağladığım aklıma geldikçe, "Acaba?" sorusu, kafamın içindeki diğer soruların yanına oturup, onlara selam veriyor. Uzun zamandır cevaplanmayı bekleyen diğer sorular, bu yeni soruya bıkkın suratlarla bakarken, acaba ortamın bürokratik havasını anında hissediyor. Ve gözleri kapı kenarlarındaki tabeleları arıyor.

Ortada tabela filan yok.
Hangi kapının ne için olduğunun bir öneminin olmadığı bu ortamda olan tek şey, saçma bir bekleyiş. Ağız kokuları, koyun postu kokuları, ekşi hamur gibi kokan ter kokuları eşliğinde uzun bir bekleyiş. Bu kokuların arasında ezilen, yeni ütülenmiş kumaş pantolonu kokusu ise, acabanın burnuna ulaşamıyacak kadar kapı arkasında. Kuyruk sokumları, kaba etlerine battıklarını hissettirdiklerinde ayağa kalkıp dolaşanlar,  zayıf çaycının boş bardaklarla dönüşünü gördükten sonra ceplerindeki parayı elleyerek saymaya çalışırken beyaz duvara dalan insanlar, birbirlerinin suratında yakın bir akrabalarına olan benzerliklerini gören insanlar...

Hala cevap filan yok.

Kabuğundan çıkıp, kaldırımda farkedilmeden ezilmeyi bekleyen salyangozun antenleri kadar yavaş ve cıvık bir bekleyiş. Sekiz saati geçmiş uyku gibi.

Ama dünyanın en zeki adamı olduğunu söyleyen bir insanın dediğine göre, yanlız aptallar sekiz saat uyurmuş. Başarının yarısı o şeyi istemekten geçiyorsa eğer, gidip istediğin şeyi 4-5 saatlik uykunda görecekmişsin. Rüyanda.

Görürsün.

Peter Pan diyarında yaşadığımızı düşünen insanlarla çevriliyken vücudum, ister istemez, inanırsan olur düsturuna kapılıyorum. Elimde bir vibratör olduğuna inandırıyorum kendimi ve ardından ellerim titriyor He-man'in aslanı gibi. Çığlıklar içinde, ellerim havaya doğru kaçarken de bağırıyorum:

Gölgelerin gücü adına!

0 yorumbik: