1 Şubat 2012 Çarşamba

Başlıkta gerçek bir hikaye: Ebemin adı Sibel, benimki Can.

Uykum kaçtı. Bi kaç saat önce hasta iken deli gibi yanan gözlerimi, sanki yıllar önce kaybolmuş bir çocuğun cansız bedenine, daha dogrusu kemiklerine bakar gibi tavana dikip yormaya çalışıyorum ama pek işe yaramıyor.  

Böyle iç karartıcı bir giriş yaparken bunun altında yatan, aslında daha çok üstünde gezinen Stone filminin main theme'inin depresif havasını görmezden gelemem. Aklım daha çok iki seye takıldı zaten bugün. Biri gözümü her kapattığımda gördüğüm bir birine tecavüz eden yer elmaları, digeri sırf arkadaslar da izlesin diye açtığım gay filmi hakkındaki eleştiri yazısında okuduğum kelime öbeği: "Heteroseksüel kalıplara sıkıştırılmış".  

"Kalıp" kelimesini kullananlarla, sistem, anarşi, V for Vendetta falan filan diyenler arasında bir fark görememem gibi, aynı zamanda hala bu zamanda böyle cümleler kurabilmelerini garipsiyorum. Kötü anlamda degil. Daha çok hayvanat bahçesinde görmüş olsan bile, ilk görüşünde sana farklı hissettiren o ehlileşmis vahşi hayvanları görmek gibi.  

Garip.  

Kalıp kelimesini geçtim 'heteroseksüel' diye birşeyden bile bahsetmek anlamsız geliyor bana. Çünkü insanların konu cinsellik oldugunda beyinlerinde büyümeye hazır, ufak kilotlu çorap yırtıklarının olduğunu iyi biliyorum. Kendimden.

Bu da muhtemelen beni kötü bir gay yapar her halde gay kalıplarının içerisinde. Cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel tercih, hastalık, sapkınlık, normal, anormal, saçma vb.  Her şey söylenmiş, her tanım yapılmış ve her şey bir kalıba girmişken en iyisi körebe ebesi edasıyla, bütün kavramları 'yok'larmis gibi yapıp, bütün o söylenmiş seylerden bağımsız, sadece icgudusel, sezgilerle anlamlandırmaya çalışmak, kovalanmaktan daha eğlenceli.  

Ebe olmaya herkes bayılmıyor tabi.

0 yorumbik: