23 Haziran 2012 Cumartesi

Çürüm-ek.

Sanırım diye başlayacağım cümleden sanırımı çıkartmaya karar vermiştim, dışarıdan gelen gürültü tavan yapınca. Ama sonuçta elimde bir adet "sanırım"la başlayan bir cümle kaldı. Ve söylemek istediğim şeyi de söyleyememiş oldum. Resmen kısa süren bir seksin verdiği komik his gibi buda komik oldu.

Tıpkı dünkü gibi terli vücuduma konan bilgisayar başına toplanmış sineklerin aynı sinekler olduğunu zannetmem gibi yaşadığım her günün de bir birbirinin aynısı olduğu aptallığına düşebiliyorum arada. İnsanı köklü değişimlere iten o sümüksü düşüncelerin genlerinde bunlardan başka bir şey yokmuş gibi geliyor. "Her şey çok monoton, her gün birbirinin tekrarı gibi, a ve b noktası arasında geçiyor hayatım..." demek nedense pek dürüst gelmez oldu. Söyleyeceklerim biraz şiir aptallığında gelebilir şimdi bana ama tanrıdan çok daha bilinmez olan 'zaman'a haksızlık edecekmişim gibi hissedecekmişim gibi geliyor, monotonluktan bahsedersem bir daha.

Çok şiir aptallığında gelmedi.

Yazmadan önce içimi rahatsız edecek cümleler kurmayı pek sevmiyorum sanırım. O kadar laf ettim şimdiye kadar, bir açıklama yapmam gerekirmiş gibi geliyor ama sırf açıklama yapma düşüncesi bile beni bugün üzerimde kalan spermlerin sabaha kadar sıcaktan nasıl kokacaklarını düşünmek kadar gerdiğinden yapmıyorum.

Küçük yavrularımın öldükten sonra, yumurtaya girdikleri zaman olacakları şeyler gibi kokmaya başlamaları komik. Ölümün bir kokusunun olması... Amonyaktan sanırım. 


Beynimde böyle bir sürü gereksiz bilimsel bilgiler var. Ve bütün bu bilgilerin 3 ay sonra tamamen önemlerini yitirecekleri düşüncesi insanı ister istemez bu zamana kadar yaşadığım bir çok şeyin sonunda sıçtığım yemeklerle aynı sonu paylaşacakları düşüncesine itiyor. Kokmaya başladığı için hayatım, sifonu çekeceğim. (Cümlenin ağır arabeskliğinin üzerine bir de içinde sifon ve kokma kelimeleri geçmesi midemi bulandırdı.)

1 haftadır bir şey içtiğimde ekşiyen midemi düşündüm. Fiziksel ağrıların çoğunu psikolojiye bağlamamdan olsa gerek midemin ekşiyen bölgesinin görüntüsüyle beraber, para meseleleri, sözde süper planlarımız olan iki haftalık ev arkadaşıma evden ayrılıp sevgilime döndüğümü söylediğimin görüntüsü (ki ardından ya "sana güvenerek kontratı imzaladım Can" ya da "boşver Can, gerçekten değmezmişsin" gibi cümleleri kendi içimde kurmama sebep oluyor bu görüntü.) geliyor gözümün önüne.

Precaution.

3 saattir yabancı dizi izlemenin yanında bir de 2 saat boyunca yaşlı bir İrlandalıyla gençlik halleri hakkında konuşmak yada Amerikalı bir çiftin 'engagement'larını telefonla kutlamak yüzünden (ki "So you got engaged?" diye bir cümleyi bir daha kullanabileceğimi düşünmediğimden de hoşuma da gitmedi değil) Türkçe'ye olan hakimiyetimi uyuyakalan kamyon şöförü kadar kaybettim. İzlediğim pornoda geçen "fuck me hard"ların yada tekrar tekrar çalan şarkıdaki "kill the turkey, shoot him down"ların etkisiz gibi görünen ama Türkçe bilinçaltımı sopayla dövmesi var bir de.

Bir taraftan artan libidomu yatıştırdım, bir taraftan da beynime işleyen ingilizceden bir kaç kelime yazarak kurtuldum. Uyumamak için daha güzel bir zaman düşünemiyorum. Belki kış aylarında uyuma düşüncesi hariç.

0 yorumbik: