17 Haziran 2012 Pazar

Konya ovasındaki sessiz gürültü.

Lise arkadaşlarımı en son gördüğüm halleriyle tekrar görmeye başladım. Kepli ve cübbeli ve makyajlı ve özenilmiş.

Lisedeyken o mezuniyet şeysine balo denmesine çok güldüğüm için gitmemiştim. Çünkü balo dendiği zamanki beklentim Viktoryen dönemlerdeki gibi, valsların havada uçuştuğu, uşakların hizmet ettiği, maskeli bir şeyken, okulun müzik yapmayı becerdiğini zanneden iki üç, eli elektronik gitarlısı eşliğinde, hademe Oktay abiyle beraber, kurabiye - çitos - kola üçlüsüne hapsolmak istememiştim daha açık olmak gerekirse.

Daha açık olmak gerektiğini biliyorum bu arada. Mesela ayrıldım dediğim sevgilimle tekrar beraber olmaya başladığımı, yeni ev arkadaşıma farkında olmadan sanki sevgiliymişiz gibi sürekli görüşüp konuşmamız gerektiğini düşündürttüğümü ama aslında dengeli ve normal bir ev arkadaşlığı istediğimi iyi niyetten söylemememi, girdiğim sınavın sonuçlarına bakmaya bile korktuğumu söylemezsem eğer, sosyal medyada yerine getirmem gereken görevi tamamlayamamış gibi hissedeceğimi biliyorum çünkü.

Dobra olmak.

Öyle bir görev ki bu, facebook, tumblr ve twitter (özellikle twitter'da) böyle bir sürü, içi boş dobralıklar görmediğin zaman silikleşen bir şeye baktığını zannetmene sebep oluyor.

Kimsenin kimseye gönül rahatlığıyla siktir bile çekemediği bir ülkede gidip ortaya laf atmalar, annelerin o kendini gayet belli eden ama gizliden yaptıklarını zannetikleri laf sokmalarından öteye geçemiyor benim için.

İnsanların kısa cümlelerinin arkalarında büyük anlamlar taşıdığını zannetmeleri özellikle, kimsenin (buna ben de dahilim) zannettiğin kadar derin olmadığını anlamama sebep oluyor. Dümdüz bir ovada uzamaya çalışan ekinlerin, aynı boyda kalmalarından farksız. Biraz kafayı yorarsan sonuçta aldığın güneşin miktarı da, kökünü saldığın toprağın kalitesi de bir birinden farksız.

Her yerde var olmayı herkes istiyor. Ekşisözlük'te adına bir entry'nin olmasını, internetteki sanat dergilerinin yada haber sitelerinden birinde yaptığın işlerden söz edilmesi, daha fazla linkte daha fazla adının geçmesi isteği, e-mail adresinin kaç sitede kayıtlı olduğuyla doğru orantılı bir halde artık.

İşte bu yüzden, sosyal medya üzerine, sosyal medyanın bir mecrasında konuşmaya çabalamam, ironik olamayacak kadar aptalca duruyor. 

Sonuçta ortaya yayınlanmak istemeyen bir yazı oluyor elimde. Bana "abi yapma, etme gözünü seveyim" der gibi bakarken, elim çoktan "yayınla" tuşuna gitmiş olacak ancak. 

Mesele de o sanal gücü hissetmekte sanırım.

0 yorumbik: