22 Haziran 2012 Cuma

Mide yanmasını büydüğüme yormam. (Fala inanan Can başlığı.)

Tam biradan yudum aldığım sırada içmemem gerektiğini anlamam gibi, aslında gayet modern görünen klavyeye 90'lar havası katan ışığın sinekleri çekeceğini, geçmiş-şimdi-gelecek kavramlarından bağımsız bir şekilde fark ettim. "Bilme hali" denebilir buna belki. Sonucu, eylemi yada kararı hiç bir şekilde etkileyemeyen bir bilme hali.

Yolda yürürken yanından geçse, selam vermeyeceğin şu sıcağı bilmek gibi. Yada lisedeki hocanın, sırf konuşmaman için yerini değiştirdikten sonra yanına oturduğun inek çocuk kadar canını sıkan terlemelerini bilmek gibi.

Yakınmak da bir o kadar anlamsız diye düşünürken, birden vücudumun üzerinden, sevgilimin hiç olmadık bir anda vücuduma uzun uzun bakıp ufak bir dokunuş atması gibi geçen rüzgarla biraz kendime geldim.

Bu kadar betimleme ne halta yarıyor emin değilim. Bilgisayar ekranının önünde aptal aptal dolanan sineklerin bile beni ısırmak için bir sebebi varken, her otu boku, sanki ödevmişcesine (şimdi yaptığım gibi) betimlememin ne anlamı var hiç bir fikrim yok.

-Konsepte çok takılıyorsun. 

Dedi bana, tatilde fotoğraf çekerken. 
Çektiğim en güzel fotoğraf olduğunu düşündüğüm halde kimsenin tepki vermediği fotoğraf .
"Zihnime boşluklar yaratan nadir cümlelerinden biri." adlı cümlemi okuyasıya kadar, ettiği o cümleden bu kadar etkilendiğimden haberdar olmaması da beyaz tenine uygun bir saflık yaratıyor onda şimdi.

Ama doğru. Konsepte yada biçime yada tarza yada yönteme kafa takıyorum. Neyi yazacağımdan, neyi fotoğraflayacağımdan, neyi çizip neyi okuyacağımdan çok, nasıl olacaklarına kafa yoruyorum.

Çektiğim fotoğrafların altlarına açıklama yazmayı düşündüğüm anda ikiyüzlü gibi hissetmem bu yüzden. 

Bütün yarattığım şeylerin hiç bir anlamı yok dediğim takdirde, annesine yemin ettiği halde yalan söyleyen çocuk kadar rahatsız uyurum gene de ama.

Çünkü, gereksiz görünecek derecede dürüst bir şekilde yazdıkça, özlediğim zamanlardaki kalitesizlikte fotoğraflar çektikçe, altına imza atmak istediğim çizimler gibi çizemediğim halde bir şeyler çizdikçe, zamanında Havva'nın yediği elmanın o baştan çıkaran kırmızılığını hisseder gibi oluyorum.

Yada belki internette, Havva'yı elmayı yemeye ikna eden yılandan, sanki bir kuyunun içinde bir birlerini hiç umursamadan iç içe geçecek kadar sıkışmak zorunda kalan yüzlercesi varmış gibi hissetmeme yol açan işlerle karşılaşıyorum diye.

Bilmiyorum.

Kimsenin yaptığı işe, bir anlamı var diye bakmamam gibi, kimsenin de benimkine öyle bakıp bakmayacağı umurumda değil sanırım.

"Duyarlı" insan olmak zevk yerine acı vermeye başladığından beri -4 yılı aştı-, bir aseksüelin cinsel organ gördüğünde verdiği tepkinin üzerine bir de sikimi kestikten sonra açılan yarayı dikip, kendime has cinsel organımı gösteriyorum insanlara aslında. Bütün olay bu.

Nasıl çok düz demi organım?

0 yorumbik: