tag:blogger.com,1999:blog-41634810676147342812024-03-08T06:57:55.841-08:00neandertal adamının homosapiensle savaşıyazarken Dustin O'halloran çalıyordu, okurken de iyi gidebilir..Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.comBlogger130125tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-75192908576189305792016-09-11T17:46:00.002-07:002016-09-11T17:46:24.984-07:00<div style="text-align: justify;">
babam </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
çok fazla kullanabildiğim bir kelime değil diye yazıp, bir kaç kez de ağlarken burnumdan kaçan yumuşak şeylerle kaplı boğazımdan, kendi kulağıma dahi duyulmayacak bir şekilde sesli söylemem gerek diye düşündüm.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
çok kullansaydım bir şey değişir miydi? bilmiyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
her yerimden zayıflık akıyor ve normal olmayanın zayıf olmadığını düşünen Can'a ne oldu bilmiyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ama insanın ömrü boyunca kullanması gereken 'babam' sözcüğünün bende gereğinden az kullanıldığını bazen ani ve sert, bazen de günlük yaşantın esnasında var olup giderken bir sıra altında, yada metro koltuğunun kenarından elinde denk gelen başkası tarafından çiğnenmiş bir sakız kadar yumuşakça hissedebiliyorum. o zaman sanki diğer insanların geçmediği sıkıntılar için buna teşekkür etmeleri gerekiyor gibi geliyor. psikiyatristlerin, terapistlerin analiz etmeye çalıştığı insan salığında, bebeklikten yetişkinliğe kadar 'baba' kelimesinin ne kadar kullanılması gerektiği üzerine literatürde bir kaç kaynak olması gerek sanırım. doğal seleksiyonla elenmenin günah sayıldığı bir zamanda yaşamak zorunda bırakılıp milyonlarca işlev görmekte güçlük çeken insandan yalnızca biri olarak, 'tutukluklarıma' 'kusurlarıma' 'bozuk hallerime', yani kısacası varoluşumu hem kendim için hem de diğer insanlar için zorlaştıran herşeye neden-sonuç ilişkisi içinde bir neden arıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
'bir' nedene indirgemek benden beklenmeyecek bir cahillik gibi gibi görünse de, tembelliğime bakıldığında çok şaşırtıcı durmuyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
tembelliğimi bile o aynı 'neden'e indirgeyebilirim bu arada.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
insan bir başladı mı duramıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
seni sen yapan her şeyi, iyisi ve kötüsüyle herşeyi tek bir olaya ve onun sonuçlarına bağlandırmak bir bakıma hayata ananın amından değil de babanın ölürken kafatasından fışkıran beyniyle birlikte o delikten, bir yaratık gibi yeniden doğmak oluyor o zaman.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
sanırım hinduların bahsettiği reenkarnasyon böyle bir şeydi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
8 yaşımdan yaşımdan önceki halimle şu anki halim arasında bir bağlantı kurmamı sağlayabilecek tek yaklaşım bu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
çünkü 26 yaşında, izmir'in bunaltıcı, çürük dişlerimin ağzımda her sabah yarattığı kokuyla şaşırtmayan bir uyumu olan havasından kaçıp geldiğim ankara'daki arkadaşımın dört metrekarelik odasındaki yatağın üzerinde, ailesiyle beraber müzik dinleyerek 41 yaşında (babamın öldüğü yaşa yakın) ölen bir transeksüele buruk bir sevinç duygusu duymamla başlayan ve anlam veremediğim bi ağlama krizine dönüşen o aptal yarım saat içinde bana 'acaba babam ne düşünüyordu mermi kafatasına girmeden önce' diye düşündürtecek kadar 'normal' insanların başına gelmeyecek bir olaya maruz kalmak bundan başka neyi gerektirirdi bilmiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
gerçekten bilmiyorum. hayatım boyunca, cevabı kişiliğime dair bir ipucu verecek sorular sorulduğunda verdiğim cevap hep bu oldu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
kusularınla barışmanın, derinlere inip seni travmatize eden olaylarla yüzleşmenin 'dönüştürücülüğü' bile bir anlam ifade etmiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ne kadar çabalarsam çabalayayım elimde kalan yine o delikten çıkan yaratık oluyor çoğu zaman.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
işin garip tarafı bana bu, başkası okusa intihara meyilli diye yorumlanabilecek şeyleri yazdıran, teri yaz kasabalarındaki adını bilmediğim otlar gibi kokan o insan sayesinde ikinci reenkarnasyonumu yaşıyorum olgusuna kendimi kaptırmış durumdayım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
bu kadar rahat bir şekilde kendi gerçekliğimle ilgili içinden çıkamayacağım derinlikte sulara moron gibi hareketlerle atlamam bu yüzden olabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ve sanırım, sırf başlangıç noktasını babamın kaza sonucuyla ölümü olarak aldığım için askeriyedeki sarı dosyalara vurulan damgalar gibi soğuk ve itici bi renkle 'işlev göremez' yazısıyla tanımladığım, beni 26 yaşıma getiren herşeyi yok edip arkamda bırakma isteğim buradan geliyor olabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
lakin bugüne kadar yakın çevremde bana benzeyen insanları bulmam konusunda, bir ucu bana öteki ucu da birlikte olmak istediğim insana doğru dönük pusula görevi gören karakteristik kusurlarım, amacına ulaştığında manyetik alanı şaşmış şekilde dönüp durduğundan artık işlevini yitirmiş ve çöpe atılabilirmiş gibi geliyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ama bütün herşeyi geride bırakmanın mümkün olmadığının, reenkarnasyon diye bir şeyin annemin çocukken bize söylediği yalanlardan daha az masum olduğunu bildiğim kadar farkındayım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
o yüzden terapiste para vermemek için yazarak kendi kendime belki aşarım diye düşünüp giriştiğim bu yazıya son vermek en iyisi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
para vereceksem parmaklarımı ve gözlerimi yormanın bi anlamı yok. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
tembellik kraliçemiz, sen çok yaşa. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-68132094891640785802015-10-13T08:52:00.003-07:002015-10-14T05:58:46.593-07:00<div style="text-align: justify;">
Selam ben orta sınıfın ayaklı tanımıyım. Ailemin anne babaları Türkiye'ye çocukken gelmiş. Bir tek annemin babası olan dedem hatırlar yolculuğunu. Domuzlarla beraber bir gemiyle Ege denizini geçtiğini.... Afyon'a gönderildiklerini, orada bir kıza aşık olduğunu, kızla beraber ovalarda at yarışı yaptıklarını, sonra attan düştüğünü... Ardından İzmir'e geldiğini ve ailesinin zeytin ağaçları diktiğini... Zeytinini yemeye kıyamayacak kadar seven dedemin hikayesi de betimlemesi de boldu. Lise hayatım onları dinlemekle geçti. </div>
<div style="text-align: justify;">
Anneannem ise modern sayılabilecek kadınlardandı. Ölümünden yıllar sonra, daha 30 yaşında 4 çocuğu varken dedemi bir bakkal çırağıyla aldattığını annem anlatınca öğrendim. Annemler delikten izlemişler öpüştüklerini. Daha fazlasını da yapmamışlar. Onu anlatırken bu hikayeyi tercih etmemin sebebi hayatı boyunca çok aşırıya kaçmayan ama hep bir döneminden ileride duran halini yansıttığını düşünmemden kaynaklanıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
Dedemler, ikisi anlatmaya değmez, biri solcu ötekisi ise annem olan dört çocuk yapıyor. Sonra annem memur babamla evleniyor. Sonra biz dünyaya geliyoruz. Babam ben sekiz yaşında öldükten sonra da annem İzmir'e dönmeye karar veriyor vesaire vesiare. </div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi İzmir'de mübadeleyle gelen bir ailenin torununu bulmak samanlıkta saman aramak kadar kolay. Kendinizi öyle çok ayrılacıklı filan hissetmiyorsunuz. Şehrin denize yakın olan kısımlarına yayılmış güruhun neredeyse hepsi bu tanıma girebiliyor. Benzer yaşıyor, benzer hissediyor, benzer gülüyorsunuz. </div>
<div style="text-align: justify;">
Sezen Aksu'nun Son Sardunyalar şarkısını dinlerken yaz akşamlarında denizden gelen nemin, bahçelerdeki hanımellerinin, yaseminlerin kokusu, balkonlarında yada müstakil evlerinin önlerindeki merdivenlerde oturup konuşan teyzelerin görüntüleri, o teyzelerin siyah beyaz evlilik fotoğrafları, çiğdem çitletme sesleri, sirvisineklerin sokak lambalarının ışında muhabbet ederken ayak parmağını ısırma hissi ve muhtemelen daha fazlası bir bir aklına gelebiliyor bütün bu insanların. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Buraya kadar genel olarak İzmirli yirmili ve otuzlu yaşlardaki orta sınıfın genel olarak nasıl bir geçmişe sahip olduğunu, çocukluklarını ve geçmişlerini tanımlarken nelerden bahsedeceklerini açıklamaya çalışıyordum. Ancak bütün bunlar tıpkı bu paragraf gibi ani ve sert bir şekilde bölünmeye, parçalanmaya, yerini umutsuz, depresif bir ruh haline bırakmaya başladı.<br />
<br />
Herkes için bunun böyle olduğunu iddia edemem çünkü insanların bazıları değişime daha kolay ayak uyduruyor olabilir yada buna yavaşça kendilerini alıştırıyor ve kabul etmeye geçiyor olabilirler. Yada yaşadığım coğrafyanın ve sosyal çevrenin veya ailemin ülkenin geri kalanından farklı bir gerçeklikte beni yetiştirip bugünlerde suratıma tokat gibi çarpan müslüman (küçük m'yle) bir ülkede yaşadığım gerçeğiyle yüzleşmem sadece bana ait bir olgu olduğundandır. Bilmiyorum. Bildiğim tek şey beni şekillendiren bu coğrafyanın, toprakta yürüyebilecek bir biçimde suyun derinliklerinde evrimleştiren canlılar gibi artık suda solumaktan ziyade suyun dışında nefes alacak bir şeye dönüştürdüğü ve suların ne durulduğu ne de bir kuraklık yaşandığı bu aptal değişmez gölde solungaçsız, akciğerlerine kavuşmuş bir canlı gibi boğulmaya başladığım. Ablama bu bunaltıyı anlatıp bir umut belirtisi olarak 'yani annemler, dayımlar, vs bunlar 70leri 80leri atlatmış, şu anda o kadar mutsuz değiller' dediğim zaman ise örnek verdiğim insanların hepsinin 'hetero' oldukları cevabını almak, aile kurup kendilerine ait balonlarında suyun altında nefes alabildiklerini farketmeme neden olup ülkeden kaçma düşüncesini iyice kemikleştirdi.<br />
<br />
Gitmeyi tercih etmekle kaçmak arasındaki farkı bugünlerde anladım. Daha bugüne kadar yurtdışında yaşasam nasıl olurdu sorusunu bir kez bile kendime gerçekten sormadığımı, sadece fiziken burada olmayacağım düşüncesiyle kendimi geçiştirdiğimi farkettim. Hayatımda ilk kez gidebileceğim yerlerde karşılacağım insanlarla eğer Sezen Aksu'nun Son Sardunyalar şarkısını dinlersem, onlar için şarkının sadece notaların birleşiminden ibaret olacağını, içinde hiç bir kültürel kod barındırmayacağını, sana ait anıları olan aptal bir hediyelik biblonun bir başka insan için sadece bir biblodan ibaret olacağı gibi benim burada yaşadığım herşeyin onlara 'yabancı' geleceği gerçekliğiyle yüzleşmek zorunda kaldım. Sudan çıkmış balık olma durumunun zamanla geçeceğini bilecek kadar yaşadığımdan bunun çok korkunç bir şey olacağını filan düşündüğüm filan yok. Asıl korkunç olan, güzel anılara sahip olduğun, seni sen yapan, seni dönüştüren, bazen sıkan ama çoğu zaman yalnız hissettirmeyen bir coğrafyada daha fazla güzel anılar üretebileceğini hissetmemen. Bundan sonrasında burada kalmanın mürekkebi bitmiş bir kalemle yarısı dolu bir kağıda hikayeni yazmaya devam etmekten hiç bir farkı kalmaması.<br />
<br />
Bunları yazıyorum çünkü yaşadığım travmayı atlatmanın tek yolu bu gibi geliyor. Çünkü 'olur da gidemezsem' gibi bir durum olduğunda dönüp okuyacağım ve gitmem gerektiğini hatırlatacak ve beni zorlayacak bir anıya ihtiyacım olabilir gibi geliyor. Çünkü kolaya kaçıp, burada, ölülerin arasında, bu acıyı kültürleştirmiş gölde cansız bir şekilde süzülmeyi tercih edebilirim gibi geliyor. O yüzden bu yazı neredeyse boğulurken sudan buruşmuş parmaklarınla biraz daha kendini suyun üstüne iten o 'yaşayabilirsin' dürtüsünün kağıda yazılıp suratıma gösterilmesi gibi bir şey olacak. Sonuna da orta sınıfın o 'seçme özgürlüğü' ve 'daha iyisini isteme' dürtüsünün en güzel mottolarından biri olan otuz kere izlediğim The Hours'taki o meşhur repliği de yerleştiriyim tam olsun:<br />
<br />
It was death I choose life. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-44030072023930926652015-04-03T07:26:00.003-07:002015-04-03T08:04:28.913-07:00<div style="text-align: justify;">
<a href="https://www.youtube.com/watch?v=dO-rnSle_Gc" target="_blank">Konuyla derinden bağlı tıklamalı başlık.</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi bugün sabahın sekizinde nereden geldiğini anlamadan açıp dinlediğim şarkının oldukça öznel analizini yapıcam. Bu şarkının kime, nasıl bir çağırışım yaptığını Erzincan'da yaşayan Fadime teyzeyi siklediğim kadar sikliyorum ondan objektif yaklaşmak gibi bir niyetim yok. (Makale yazımında bu yaptığıma thesis statement vermek deniyor yani ana düşünceden bir iki cümleyle bahsediyorsun, ardından üç dört tane sinyal veriyorsun -öyle arabanın arka sinyali gibi değil- signal yani etimolojik olarak sign'dan türemiş kelime, Türkçe karşılığı tam ne bilemedim ama inceleme yazısı yazdığımdan bu dört sinyalin şarkının ilk dizesi ardından koro, sonra nakarat ve son dizesi şeklinde verebiliyorum.)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi derinden incitildim diyebilmesi için insanın, geçmişinde oldukça travmatik bir deneyim yaşamış olması gerekiyor. Bu gerekliliği sekiz yaşımda gözümün önünde ölen babamın yeterince, hatta gereğinden fazla karşıladığı konusunda ne Freud'un otuboku sik göte bağlayan psikanaliz yönteminin ne de komşumuzun 'içi şişmiş' minvalindeki yorumlarından oluşan kocakarı yöntemlerinin bir itirazı olabilir. Hatta şarkıda sonradan gelen mısraya tam olarak bir açıklama da getiremeyebilirler. Getirseler dahi öznel bir metinde bile onlara ihtiyacım olduğunu söylersem kendime ait sesi iyice kaybedeceğimin habercisi olacak ki bu da zaten bir sonraki mısrada anlatıcının 'terk ettim kendimi' derken ne demek istediğini anlatmam için bu metni okuyanlara biraz fikir veriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Karakter ve kimlik denilen şeyler sınırlardan oluşuyor. Herkesin etrafında kilitli kapılardan oluşan duvarlar örmesi, her tanıştığı insanla güven ilişkisi kurmasının nedeni buradan geliyor. İncil'de Tanrının Havva'yla Adem'in bilgelik ağacından yediğini anlamasını sağlayan incir yaprağı ile kuku ve pipilerini kapattıklarından beridir bu böyle. Normal bir insanın hayatında da bu sınırlar babanın sana bağırıp tokat atması, annenin seni öpmesi, arkadaşlarının sana çelme takıp dizinde yara oluşturması gibi ufak tefek olaylarla belirlenirken, ikizimle benim durumumuzda bu durum böyle olmadı ve normalde uzun bir süre saklanılacak bir gerçeklik olan ölümle küçük bir yaşta oldukça grotesk bir şekilde karşı karşıya kalıp bir de üstüne anne figürü depresyona girip silikleşince kimlik denilecek şeylerden mahrum kaldık. Karaktersiz veya kişiliksiz insanlara dönüşmekten ziyade, hayatta utanç duyulacak pek bir şey olmadığını, kendimize 'özel' kılacağımız alanlar üretmeye dahi girişmeden, sanki bir kedinin kardeşlerinden birinin annesi tarafından yenildiğini gördükten sonra edineceği umursamazlıkla hayatımıza devam ettik. Ancak önüne engel konulmadığında kendi engellerini yaratırcasına bizde sürekli olarak bir 'kendinin farkında olma' hali oluştu. Sürekli yaptığı eylemlerin sorumluluğunu iliklerine kadar hisseden, bazen aşırı düşünmekten Hamlet gibi hareketsizleşip bazen de bu hareketsizlikten sıkılıp fazlasıyla vahşileşip vücudunu yoran bipolar insanlara dönüştük.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tanı yapmak işin kolay kısmı. Ama şarkının koro kısmındaki anlatıcının küçüklüğüyle ilgili dediklerini duyduğunda tanı manı pek sikinde olmuyor. Genel olarak her insan bu kısımla bağdaştırabilir kendini. Zaten o yüzden koro şeklinde söylenebiliyor bu mısra. Herkes küçüklüğündeki gibi kalmaz, herkesin anlatmaya utanacağı, yüzleşemediği daha temiz bir geçmişi vardır. Ya da geçmişindeki dünya şimdi yaşadığı dünyadan daha güzeldir vs. Ama insanların geneli bu minik kız/erkek çocukluklarını 12-13 hatta belki daha büyükçe bir yaşına kadar hayal edebilirken, benim için herşeyden habersiz, gördüklerini anlatamayacağım, anlatmaktan utanacağım, anlatırsan ağlayacağını düşündüğüm minicik halim gerçekten yedi yaşındaki Can'la sınırlı kaldı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
(Kendimi insanlardan farklı ve eşsiz göstermek için bir çabam yok. Aksine bana benzeyen insanların olduğu bir ütopya hayali kuruyorum ve buna en fazla ikizimle birlikte vakit geçirirken yaklaşıyorum. Zaten böyle bir şarkıyı yazabilen birinin olması da gayet yalnız olmadığımın göstergesi. Ama gene de öznel bir metin, o yüzden başkaları izleyici koltuğunda gösterinin bitimini beklemek zorunda.)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nakarattaki hem üzgün hem de güçlü olan o ses benim dışarıdan görünen karakterimin özeti. Diğer insanlarla kurduğum ilişkilerde yakınlık derecelerini umursamadan herşeyimi açık seçik anlatmam, onlarda güçlü ve özgüvenli olduğum hissi yaratırken, duydukları şeyler de pek kendi deneyimleriyle örtüşmediğinden bir üzgünlük duygusu yaratıyor. İnsanların sürekli olarak beni hem imrenme hem de acıma duygularıyla bakabilecekleri bir şey olarak görmesine şaşırdığım da söylenemez o yüzden. Aslında bunun sebebi istesem bile hayatın bana çok da abartılacak şeyler yaşatamayacağını onlara anlatıp, bir ihtimal bana yardım edebileceklerini düşünmem. Yani ellilerine gelmiş bir kadının genişlemiş amının artık ufak siklerden haz alamamasına benzer bir şekilde, insanlarla girdiğim ilişkilerde deliğimin ne kadar büyük olduğunu gösterip, bana bir şeyler hissetirebilecek şeyler yaşatamayacaklarını göstererek ya korkutup insanları kaçırıyorum, yada denemelerine izin verip kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O kadar paragraf arasında yardım kelimesini sadece iki kere kullanmamın sebebi ise sadece gururumdan değil. Aynı zamanda insanlara pek yük olmak istemediğimden. Lakin ortada taşınacak ağırlıkta, uzay-zaman düzleminde yer kaplayan bir şey var mı ondan dahi emin değilim. Yani güçlülük gibi dışarıdan azda olsa değerli görünen tek özelliğimi de kaybedersem elimde pek bir şey kalmayacağı gibi, akıntıya kapılıp, başkalarının benim için karar alıp, bana şekil vermesi fikri iyice kendimi terketmeme yol açacak gibi geliyor. Bu yüzden 5 yıldır beni şekillendirmesine izin verdiğim insanla evlerimi ayırıp yalnız kalmaya başladım. Pişmanlık duyduğum 1-2 şey dışında hem aldığım karardan hemde 5 yıllık ilişkimin bu bölünmeden önceki ve sonraki hallerinden gayet memnunum filan. Neyse ama bu demek değil ki incelikler yüzünden kaybetmicem. Küfretsemde, pipimi karşılarına geçip sallasamda, orta parmak göstersem de kimse bunu yaparken kırma amacı güçmediğimi gayet iyi biliyor. Zayıf karakterlilikten ziyade koyun sürüsünün arasındaki inek gibi olmaktan gösterdiğim tepkiler tanıdık ama can acıtmıyor. Bokum bile onların sıçtığı boklar gibi çimlerden otlanırken zeytin çekirdeği gibi dişimin arasına takılmıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ağzımda bok tadıyla şimdi istanbul senfoni orkestrası yaylılarını dinleyebilirsiniz. Yada özet isteyen gidip Skeleton Twins'i izleyebilir.<br />
<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-56104267597300405972015-03-31T16:20:00.002-07:002015-03-31T16:20:58.243-07:00<div style="text-align: justify;">
Garip bir ülke, garip bir dünya, garip bir yıl, hatta garip bir yüzyıl. Bitmesini istemediğin bir blackout, Hollywood filmlerinden alışkın olduğun rehin alma görüntüleri, ölen insanların isimlerinin soluna konulan # sembolleri, kestirememezlikler, kafa karışıklıkları, garipsemeler, anlayamamalar, 140 karakterli açıklamalar, artan Arapça kelimeler...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Birbirine karışmış kültürel referans karmaşaları...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Neyseki rakı var. 25 yaşına gireli bir buçuk ay olmasına rağmen içimde yetiştirdiğim eski solcu amcayı daha fazla içimde tutamıyorum. Dünyayı kurtaramayacağımı doksanlarda sovyetlerin yıkılmasıyla değil, 13 gün boyunca kaldığım Bergama Çocuk Cezaevi'yle anlamamdaki usüle uygunsuzluk gibi, rakıyı ne bir peynir ne de bir mezeyle içiyorum şimdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Pattern'lar yani Türkçe tam karşılığını veremediğim tekrarlanan motifler geliyor aklıma. Mesela Amerikalıların, yirmi yıl önce sırf uçakla ulaşım revaşta diye yüzlerce uçak kaçırmalı filmler çekmeleri gibi, Türkiye'de de seksenlerde sevgilileri cezaevinde olan çoğunluk için popstarların filan Hasret filan gibi şarkılar yapmasındaki benzerlik geliyor aklıma.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Etkileşim, birbirine çarpan ilişkiler, kollektif olarak bir şeyi anlama hali, 'we think the same thing at the same time' cümlesini şarkıya konu ettiren o benzerlik...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama son onbeş yıl için böyle bir cümleyi, ya hala içindeyiz diye, yada çok hızlı değişiyor diye daha farklı zaman kapsüllerine koymayı denemediğimden tanımlayamaz oldum. Ya da 7 milyar insan olunca artık böyle bir benzerlikten bahsetmek azalıyor diye yada ben 1 kişi olarak 6.999.999.999 kişiden farklı hissettiğim yanılgısına düşüyorum diye de olabilir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bilmiyorum. Postmoderizm böyle bir şey olsa gerek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Analitik çalışan beynim sınıflandırma ve katagorilere koyma konusunda sıkıntı çektiğinde isyan ediyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mesela bir türk gencinin sırt çantasıyla dolaşırken oluşturduğu Into the Wild temalı bir instagram hesabında, vsco cam ile bezeli fotoğrafların altında Müslüm Gürses şarkısını gördüğümde oluşan katagorisizlik veya küme kesişmeleri beynimdeki sinir hücreleri arasındada hiç görülmemiş bağlantılar oluşmasına neden oluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
#intothewild yazıp yanına Müslüm Gürses dinlemem için öneride bulunurken, üreten varlığın kişiliğine dair bir fikrim oluşuyor ve ötesine geçmiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yakınlık kuramıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ve her yakınlık kuramayışımda, her o kollektif olandan ziyade 'bireye özgü' olanla karşı karşıya geldiğimde afallıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşin komik tarafı, kollektif olana karşı da ayrı bir antipati gelişmiş olması bende. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sanırım dönemi özetleyen bu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ortak paydalardan uzaklaşan, bireyselleşen ve birey olarak kendini varedebilme yollarını eskisinden çok daha rahat bir şekilde bulabilen, bu sayede kitlelere seslenmekten ziyade küme ve kümeciklere seslenebilen, buna razı olan, bununla idare edebilen, azıyla yetebilen varlıklar olmak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Heralde bende bunun da ters tepmesinin sebebi, azıyla yetinemiyor olmam. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sanırım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-66560126058570662472014-11-22T16:57:00.002-08:002014-11-22T17:02:03.136-08:00-------<div style="text-align: justify;">
Duş alalı bir kaç saat oldu ama ayak parmaklarım lisedeyken dayımın oğlunun artık giymediği iki numara büyük botların içindelermiş gibi hala üşüyorlar. Yanı başımda, üzerinde son 1 yıldır 2400 saat boyunca oyun oynamak için oturup kılıfını paramparça ettiğim deri koltukta kedim rüyasında sinek kovalıyor diye bıyıklarını titretiyor. 2400 saat gibi spesifik bir süre vermemi sağlayan şey, oyun içinde geçirdiğim süreyi bana söyleyen ve bunu yaparak anlamsız diyemediğim ama anlam da veremediğim zamanı umursamazca söyleyen Steam adlı oyun şeysi. Deri koltukta artık benim değilde kedinin oturmasına sebep olan da 2400 saat yazısını görmekten duyduğum tiksintiyle aldığım kendimce-radikal karar sonrasında odamın şeklini şemalini kitap okumaya müsait hale getirmem. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şu anda hala ısınamamış ayak parmaklarım bana bilgisayarı pencerenin önüne almanın hata olduğunu söylüyor ama bunu havanın dünden beri soğuduğuna verip, geçiştiriyorum. Lakin "Erzurum'a filan kar yağmış, onun soğuklarıdır" diye bir cümleyle üşüyen parmaklarıma açıklama getirmeyi değil ama onu buraya yazmayı özlemişim. Geçiştirebileceğim tonla şeyden sadece biri bu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En son bir şey yazmamın üzerinden sanırım bir yıl geçecek ve geçen günler, aylar içerisinde kendini hatırlatacak anıların bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar olduğunu öğrendiğim yaşa girdim. 98'te baban ölür, bir iki ay sonra başka ilçeye taşınır, orada yeni bir okula yazılırken sokağın ortasında duran betondan elektrik direğinin üzerinden geçtiğini hatırlar ve aradan yıllar geçtiğinde 1998 yılını bunlar gibi bir kaç cümleyle özetler, aralarda kalan, göze çarpmayan, silik ya da kaydedilmemiş görüntüleri ise bazen başkalarının akıllarında kalırsa eğer, 10 yıl sonra otobüste karşılaştığın sınıf arkadaşın sana hatırlattığında tıpkı sigaraların içinde tütünün arasına karışmış bir ufak sap parçasının patlar gibi yanıp sönmesi gibi aklına geldiğinde hatırlarsın. Kalın dudaklı bir kız, kortizon kullanmaktan yanakları sert gibi görünen bir sınıf arkadaşı, kumaş pantolonunun içinde yusyuvarlak bir poposu olan Oral isimli bir hocan... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün bunlar olurken "bilincin gerekli gereksiz ayrımı yapması, ayıklaması, sınıflandırması ve sıraya koymasına" insanların açıklama getirmiş olduğunu bildiğim halde gene de garipsememem mümkün olmuyor çünkü söz konusu beni ben yapacak eylemlerim ve düşünme biçimlerim olduğunda aynı düzenden söz edemez oluyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Klasik neden-sonuç ilişkileriyle beni bu ana kadar sürükleyen şeylerin nedenlerini ve sonuçlarını fark etsem dahi, an itibariyle sanki tıpkı 5 yıl öncesinde ve boyunca hissettiğim o "nereye varacağını kestirememe" ya da "amaçsızlık" ilkem hiç yerinden oynamamış gibi görünüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanın kendini "amaçsız" diye tanımlaması kolay iş değil. Tıpkı insanlık tarihinin son 500-600 yıl boyunca kabul ettiği "ilerleme" algısının son yüz yıl içerisinde çözülmesi gibi, benim gibi 24 yaşında, kendini "entellektüel birey" olma yolunda bulanların benliklerinin belli bir süreden sonra çözülmemesi de elden değil. Büyük sözlere ihtiyaç duyan, ama her duyduğu büyük sözden sırf geçmişin bazı kalıplarını taşıyor diye sıkıntı duyan bir birey olunca, okuduğun kitaplar sadece ders müfredatını biraz daha fazla birikimle aşmanı sağlayan kitaplar olmaya başlıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sanki benliğinin derisinde içi irinle dolu kabarcıklar çıkartmışçasına hastalıklı bir durum aslında. Bir iki nesil öncesindekilerin hissettiklerinden tek farkı, bu irinlerin her birinin farklı ilaçlarla iyileştirilebilecek gibi gelmesi. Akademinin bunun için bir sözcüğü bile var: interdisipliner, yani disiplinlerarası. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Beni başka bir alanda yandal yapmaya iten de bu son moda algı aslında. Ayrışan benliğimi somutlaştırdıkça, bakkaldan aldığın yumurtadan birini kırdığında içinden gelişmesi yarıda kalmış bir civciv cenininin tavadaki o yumurtanın akıyla kanlı bir şekilde, çirkin, itici ve şekilsizce karışmış ölü ve durağan haline bakar gibi buluyorsun. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kimisi kendinden bahsederken bir civciv yerine zümrüdüanka kuşunu imge olarak kullanırken, benim neden gidip doğmamış ve ölü bir civcivi seçtiğim sorusunun cevabı, olsa olsa sadece bu dönem "grotesk" konusuna yoğunlaşmamın ve bu yoğunlaşmanın sebebinin de hayatım boyunca ölümün yaşamın en şüphesiz gerçeği diye kabul etmemde ve neredeyse "ölüyorum öyleyse varım" dememe sebep verecek şekilde evrilmiş olmamda yatıyor. Böyle olunca, gözüne o bahsettiğim derindeki bu spesifik kabarıklık gözüne çarpıyor ve bunun üzerine mi yoğunlaşıp yoğunlaşmayacağını, eğer yoğunlaşırsan diğer kabarcıkları görmezden gelmen gerekeceğini, ardından gün gelip artık o şişkinlikten iz kalmadığında ötekilerinin hiç dokunulmamış kaldığını gördüğünde hissedeceğin şeyin "pişmanlık" olabileceğini ve artık tek yapabileceğinin o şişlikten eser olmayan deriyi histerik bir şekilde delmeye başlayacağını söylüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün karın ağrısı da, o daha dokunmaya bile cesaret etmediğin ve sadece uzaktan baktığın iğrençlikten kaynaklanıyor. Başka hiç bir şeyden değil.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-77502736189632151092014-04-09T07:04:00.001-07:002014-04-09T10:51:31.967-07:00---<div style="text-align: justify;">
Bir insan insanlıktan ne bekleyebilir? İskeletimizin maymuna en benzediği günden bugüne, 2014 yılının Nisan ayına kadar milyonlarca değişmemiş özellik silsilesiyizken, anca kilotlarımıza ip yerine lastik takmış, o lastikli kilotlarımızın altında yüz yıllardır sakladığımız siklerimiz ve amlarımız, gözlerimiz başkalarının tenlerini, o tenlerdeki çizgileri, delikleri, inişleri çıkışları gördüğünde ıslandığı zaman, vücudumuz tıpkı o ürettiğimiz sentetik temizlik bezleri gibi kokmaya başladığında, ezip suyunu çıkardığımız çiçeklerin alkollü kokusunu, ezdiğimiz çiçeklerin yerine çöpe atarken kırıp toprağa tohum gibi ektiğimiz cam şişelerin içine sakladığımız parfümlerle kendimizi katlanabilir bir kokuyla kaplarken, bir insan insanlıktan ne bekleyebilir?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Böyle şeyler yazmaya henüz Türkler bir isim takamamışken, İngilizlerin çoktan "gore"diyiverip geçtiği, o evrensel isim takma alışkanlığımızı, o zamanlar henüz yeni İbraniceyi sökmüş Tanrımız tarafından, ilk babamıza İbranice "isim veren" anlamına gelen Adem adını koyduğundan beri görev bellemişken, masumiyeti ancak 0-3 yaş aralığındaki bebekler için kullanabileceğimiz bir sıfat olmasına rağmen, 3 yaşını geçmiş herkese söyleyebilecek kadar farkındalığın a'sından dahi habersizken, gitgide koladan asit değeri artan midelerimizin ağzımızdaki kokuyu dayanılmaz kıldığı zamanlarda ettiğimiz sözler ve söylediğimiz şarkılar, osurmaktan bile utanan götlerimize bir deri parçasıyla bağlı parmaklarımızı kullanarak yazdığımız yazılar hangi dürüstlükten bahsedebilecek?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hadi dürüstlük bir erdem sayılsın, ben de utanmam gereken herşeyi burada yazayım desem, yaptığım şey, kameranın karşısında amında şampanya patlatan kadının olduğu pornodaki dürüstlüğü ne kadar geçebilecek?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Eleştirdiğimiz her şey dönüp dolaşıp git gide içinden çıkılamaz bir kısır döngüye giren sağlamlaşmış, yerinden oynamaz gerçeklere dönüşüyor. Kimimiz bu gerçeklikten uzaklaşmak için dikkat dağıtıcı ne varsa kullanmaya hazırken, kimimiz doğduğu günden bu yana üzerine bile düşünmeyecek kadar bu girdaba giriyor. Kimimiz de arada dışarıdan bakıp midesi bulanırken, kusup o dünyanın iğrençliğine katkıda bulunduğunu farkettiğinde tekrar kusup biraz daha katkıta bulunduğu anladığı an, biraz daha iğrençleştirmek istemediği için intiharı aklından geçiriyor.<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ölümümüzün bir suyun altında bebekken vaftiz edilircesine boğularak gerçekleşmesi ihtimalinin, koyu parlak kırmızı boyayla kaplı, motoru gitgide ısınmış, aküsünden çıkan asit kokusunun şu dünyada gözlerinizi yaşartan nadir şeyler olduğu bir araba tarafından kemiklerimizin kırılarak gerçekleşmesi ihtimalinden daha rahatlatıcı geldiği bir çağda yaşıyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Artık böyle intihar hayallerinin bizi rahatlattığı bir çağda yaşamaktan nefret etmek için sebebim bir gün tükenirse diye yazdığım şu saçmalığa, burnumdaki sümük tam kurumaya başlarken son veriyorum. Lakin evde peçete olmadığından, yazmak için kullandığım parmağım, o sümüğü saklandığı delikten çıkarmak için harekete geçe-</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-18773026457652437672013-07-11T18:28:00.000-07:002013-07-11T18:37:49.992-07:00........<div style="text-align: justify;">
Babam öldüğünde ağlayamamıştım. Sanırım şoktan. Sonradan düşündüğümde de ağlayamadım. Toprağa konulurken orada olduğumdan her halde. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanlar neden ağlıyor diye düşünmemiştim dedem ölene kadar. Dedem öldüğünde de ağlamadım. O da bir sürü uğraşacak şey verdiklerinden her halde. Ama bir ara boğazım düğümlendi, unutmuyorum. Kız kardeşi, abisinin sessiz bedeninin yanına uzanmış ağıt yakıyordu. O zaman.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bilmem hiç ölü bir insan gördünüz mü, ama içten içe bilirsiniz sessizleştiklerini. Kulağınızın dibinde vızıldayan bir sineği öldürdükten sonraki sessizliğe benzemez. Öyle bir rahatlama hissi vermez. Ama onlar da sessizleşir. Bazen bir patlama sesiyle, bazen bir inlemeyle son bulur bütün o gürültüsü bir insanın. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Uyurkenki gibi değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir anne çocuğunu seslenerek uyandırır kanepeden, yatağa geçsin diye; bir arkadaş "hadi geldik" der uyuyakaldığın otobüste; yatağında uyuyan sevgilisine "aşkım işe geç kalma" diye seslenir biri; "oğlum git bir yüzünü yıka" der yüksek sesle bir hoca derste kafasını sıraya yaslayan öğrencisine...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çığlık atmaz hiç biri.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Annemi hatırlıyorum. Dedemi uyandırmaya gidişini, dedeme seslenişini, ardından çığlığını...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ölen babasının o dipsiz, kayıtsız sessizliğinin kulakta yarattığı uğultuyu bastırmak için değil, uyandırmak için atılan bir çığlık. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ölenin ardından seslenir gibi bağırmak, uyandırmaya çalışmak...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ardından bir de yıkarsın ölüyü, toprağa değecek bedeni temiz olsa bir şey farketmez ama son bir kez suya sokarsın, yüzüne son bir kez kendi ellerinle su çalarsın. Ayılsın diye. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün akrabalarım sırayla dedemi yıkarken ağlarken ben gene ağlayamadım. Dedemin akşamdan kalma bir baş ağrısıyla ayılmıyacağını bildiğimden sanırım. Ama donduğumu hatırlıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O gün ufacık bir "havacık" dondurmuştu beni. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Burnuna değen, doğduğunda canını acıttığı için çığlık attıran hava, kendi istemi dışında orada, o delikte durur bir ölüde, bir amaca hizmet etmez, o yüzden ses çıkarmaz. Susar. O acıtan ilk nefes, son nefesle başkalarının ciğerlerine girer, acıtır canlarını tıpkı bebeğin taze akciğerlerini acıttığı gibi, yakar yüreklerini, her nefeste etkisini azaltarak...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Benim dışımdaki herkes bu yüzden ağlarken buna kafayı taktım diye yüzüm kızarmıştı, insanlığımdan utanmıştım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Neden bunca şeyi yazıp saçmaladım peki? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha on yaşlarımdayken, babamın ölümünün üzerinden çok geçmemişken, ablam üniversiteye gittiğinde bir şarkı açmıştı bize. Şarkı da küçük bir kız çocuğu, saçlarının nasıl kül olduğunu, nasıl yedi yaşında kaldığını, kimseden bir şey istemediğini söylüyordu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hıçkırarak ağladım. Sanırım öfkeden. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aynısını son bir aydır yaşıyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Enes Ata gibi, Uğur Kaymaz gibi yaşasalar benle yaşıt olacak onlarca çocuğu ve yaşları neredeyse benimle bir, benimle aynı şarkılarla, aynı dizilerle, aynı oyunlarla, bisiklet markalarıyla, nevresim takımlarıyla, t-shirt baskılarıyla büyümüş beş canın hayatını alan şeyin anlamsızlığını, iğrençliğini, saçmalığını, acımasızlığını hissettikçe şimdiye kadar içime çekmekten kaçındığım o yakan ilk nefesleri bir anda içime doluyor. </div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bir tarafın onları "büyük amaç" uğruna feda edilen canlar olarak görmesi, diğer tarafın ise "ölümü göze almış ki sokağa çıkmış" diyebildiği bir dünyada varolmak ise susmaya itiyor insanı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama sırf susmanın ölülerin tekelinde olduğunu bildiğimden, yaşarken ağlayıp, ses çıkarıp, gerekirse çığlık atıp yaşadığımı göstermeye çalışıyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ali'nin, Ethem'in, Medeni'nin ve diğer bütün "masum" insanların artık çıkmayan sesi olmak, bu insanların gerçekte söylemek istediklerini iki üç sloganla sınırlandırmak için değil.<br />
<br />
Birilerini, yaşayan ölüleri, uyandırabilmek için.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-73705209270367276712013-05-29T18:28:00.002-07:002013-05-29T18:40:16.706-07:00Kalypso'yla Yaşamak<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Bana "sing in me muse gibi bir cümleyi kullanamayacağımı" söyleyen bir ilham perisine sahibim artık. Bir de kendisi Türkçe biliyor mu ona da emin değilim. Bugünlerde durum bu. Fazlasıyla kendi dilimden uzaklaşıp, yabancı bir dilin içine dahil oldukça, içimdeki cd-rom sanki tozdan çizildi diye kesik kesik anlaşılmayan cümleler yazacak gibi oluyorum. Lakin "yazmaya değer" dediğim şeyler bana karşılığında not getirecek sınav kağıtlarına yada ödevlere dönüştü artık.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Şikayetçi değilim. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Aksine uzun zamandır hiç olmadığım kadar üretken olduğum ilizyonuna kendimi bilerek kaptırıyorum. İçten içe çevremdeki insanlardan aldığım takdire kendimi bıraktığımı biliyorum. Bugünlerde en çok tekrar ettiğim söz "takdir edilmediğim yerde durmayı sevmiyormuşum ben" oluyor o yüzden. Şaşırtıcı değil, ancak bunu yaparken komik bir şekilde takdiri aldığım topluma karşı argümanlar sunmaya çalışıyorum. (Öyle zannediyor da olabilirim.) </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://i.imgur.com/iyJ0umRh.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"><img border="0" height="305" src="http://i.imgur.com/iyJ0umRh.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Parantez kullanmak yazış tarzıma değil, öğrendiğim tekniğe aykırı geliyor artık bu arada. O parantezin içinde bir sayfa numarası ya da bir yazar ismi olması gerektiğini kafamdan atamıyorum. İçinde yaşadığım çevreyle paralel bir şekle giren beynime söz geçirmem mümkün değil an itibariyle. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">'Her şeyin bir nedeni var' mottosu olmadan yapamadığım bütün çıkarımlarım, iyi ile kötünün, doğruyla yanlışın bir birinin içine bu kadar karıştığı, hatta neredeyse silinip gittiği beynimde, tam net bir karşılık bulamıyorlar. Örneğin kahramanların kendilerini adadıklarını zannederken, toplum için tıpkı koyunlar gibi kurban edildiklerini yazdığım zamandaki gibi belirtiğim her argümanın içinde belirgin bir nötrlük seziyorum. Evet bir şey söylüyorum ancak söylediğim şeyde "haklı haksız" gibi bir taraf, bir yan bulamıyorum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Bu durumun verdiği rahatsızlık, taraflı bir şey söylediğimde hissettiğim zamankinden daha az diye şimdilik bu yolu seçmemde sakınca yok gibi görünüyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Bütün bunları neden söylediğime gelince; artık bütün bu blog boyunca yaptığım iç dökmelerinin, anlattığım bütün o durumların, anlamsızdan ziyade fazlasıyla enerji harcattığını, yada "ayrıca bir vakit ayırmak" gerektiğini fark ettim. Buna isterseniz "sistemde yerini alırken harcadığın emekten arttıramadığın zamanından kaynaklanıyor" deyin, isterseniz "şimdiye kadar yazdıkların pek karşılık bulamadı" deyin, durum pek değişmiyor. Poe'nun bir öyküsünde Hegel'in düşüncelerini örneklendirmek için Hegel ve Poe okumak zorunda kalmam, ya da bütün bir dönem film izlemek zorunda olduğum bir ders olmasından tutun da bir filmi yorumlayabilmek için Tevrat, Yeni Ahit veya bunlar hakkında yazılan kitaplar okumam gerekmesinin dışında bütün bunları 'gevşek çizgilerle sınırlandırılmış' konular dahilinde yazmam gerekmesi, hem o içimden dışarı çıkmak isteyen 'yazma dürtüsünü' tatmin ediyor hem de bana, adını koyamadığım, başka bir şey daha yapıyor. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Adını koyamıyorum çünkü beni değiştirmiyor. Evet, daha çok okudukça ve yorumladıkça beynimdeki sinirler daha iç içe geçmeye başlıyor ancak, ya ergenlik sonrası oluşumunu tamamladığını daha dün öğrendiğim 'insan beyninin gelişimi' yüzünden ya da 23 yılın sonrasında 'neleri yapabileceğimi ve yapamayacağımı' anladığımdan, hareketlerim de köklü değişimler olmuyor. (Birazdan olacaklar ise toprağa konan kuş ölmediği sürece toprağa ne kadar kök salabiliyorsa o kadar köklü bir değişim benim için.)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Köklü değişimler geçirememek üzücü değil. Belki biraz. Çünkü bunca zamandır yapmaya çalıştığım benzetmelerimi (ya da her şeyi bir şeyle karşılaştırma alışkanlığımı) artık tek bir cümleye indirgenmeye başlayacağım: "Bu blogta şu ana kadar yazdığım yazılardaki gibi" ya da "eskisi gibi". Sırf bunu yapmamak için, evine döndüğü halde yerinde durmamasını ve deniz görmemiş diyarları dolaşmasını Odysseus'a söyleyen Teiresias'ı dinleyip, bunca zamandır bana yuvalık yapan ve uzun bir süredir geri dönmek için uğraştığım şu sayfayla biraz hasret giderip, tekrar yola çıkıyorum. Her ne kadar şu çağda, yakınında atom bombası patladığında şu resimdeki kadar gölge izi bırakan insandan daha az iz bırakacağımı biliyorsam da, Don Kişot'un ölüm döşeğinde başına gelen şeyin benim de başıma gelmemesini dileyerek bu blogun en son cümlesini de bu şekilde "bitiriyorum".</span></div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-34665399785728452352013-03-06T16:44:00.001-08:002013-03-06T16:57:04.436-08:00Artan zamandan kalan.<div style="text-align: justify;">
Hayatımın buz kadar katı ve net bir halde ilerlediği şu dönemde, bir anda, gece yatarken, bir kemanın iki yayından çıkan iki nota arasında her şey bulanıklaştı. Uyurken kabusa dalmak gibi, yada banyoda doldurduğun küvetteki nefesini tutma denemelerinde, o son ana ulaştığında gelen netlik anı gibi, ufak, çok ufak ama sudan kafanı çıkarttıracak kadar kuvvetli bir dürtüyle bilgisayarın başına geçtim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bana verilen, bu vücuda yüklenen zamanı gördüm. 70 yıl? Belki şansızsam babamın yılları kadar yaşarım diye düşündüm. 35 yıl. Hiç bir şey yapmadan, biri şu anda bunları yazacak, diğeri diğer kardeşlerinden iki saat dilimi uzaklıkta bir enlemde İngilizce öğrenmeye çalışacak, diğeri 1 meridyen ötede, en son girdiği sınavın sonuçların sonuçlarını bekleyecek 3 çocuk, bu 3 çocuğun başına da onunla ilk tanıştıkları yerden ancak 45 kilometre öteye kadar taşınabilen ve orada şimdi başka bir erkeğin tenine dokunarak uyuyan bir kadın, bir anne bırakarak ölecek olan babam kadar yaşamak. Babam gibi yaşamak... Doğduğu gün ona bu <i>geleceği</i> söylense gene de aynı hayatı yaşardı diye düşündüm sonra. Belki seçme şansı olmadığından, belki umursamadığından, ama daha çok, bunun onun için güzel bir gelecek olduğunu düşündüğünden yapardı sanırım. Bütün herkesin yaptığı gibi...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/808a48e33998b644b6f49772bddff3fa/tumblr_mijhlnhW8r1qzt15co1_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="http://25.media.tumblr.com/808a48e33998b644b6f49772bddff3fa/tumblr_mijhlnhW8r1qzt15co1_1280.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İsmi, anısı, ruhu, yani toplamda ona dair olan her şey, torunlarının, bir fotoğrafa bakıp "bu da dedemmiş" demesinden öteye gecemeyeceğini bilse dahi yapardı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Peki "Bu hayata ne bir çocuk getirmek isteyen, ne de istese yapabilme yetisine sahip olmayan, sen öldükten sonra adını küfürle anmamasının tek sebebi cahilliğini suçlayabilmesi olan bir çocuk doğuracaksın" deseler gene de döller miydi annemi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hayır cevabını alabilmeyi isterdim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Zamanda geri gidip, kendi ağzımla, science fiction'larda zamandan silinmeme sebep olacak bir cümleyle intihar edebilsem, dünyanın en mutlu insanı olabilirdim. Back to the Future'daki çocuğun fotoğraflardan silinmemek için bu kadar uğraştıktan sonra istediği sonuca ulaştığındaki kadar hem de. Onun anne babasının öpüştüklerini gördüğü anda hissettiklerini, ben babamın beni annemin rahmine gönderdiği gün yanlışlıkla dışarı boşalmasını gördüğümde yaşardım belki.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kaçınılmaz, ertelenemez ve değiştirilemez bir gerçekle var olmak, bana bir çok şeyden fazla acı veriyor. Asıl mesele bu. Benim için ölüm şu an ne şiirsel, ne içinde bir güzellik barındırıyor ne de korkutucu. Tek hissettirdiği şey tiksinti. Böyle bir kaderle doğmuş olmak, üzücü yada sevinç verici bir olay değil, sadece mide bulandırıcı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kusmamak için yataktan kalktım, ne bu aptal bedenin bana çektirdiği diş ağrısı, ne de içine sıçıldığım İzmir'in havasının parmaklarımdaki kanı soğutması, buraya, masanın başına geçmeme engel olamadı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdilik. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öldükten sonra börtü böceğin soluyabileceği bilmem kaç bin gaza bölünüp, "bütün geçmişlerimizin ruhlarıyla" karışacağım düşüncesi, ya da benzer şekilde beyazdan başka rengin hakim olmadığı cennet denilen bir yerde beyaz giyinen esmer insanlarla, bana verilecek üç beş orospu kadınla sonsuza kadar yaşayacağım düşüncesi... Hiç birinin içinde bir iyi niyet, bir rahatlatıcı etki göremiyorum. Gözümün önüne iki kadavranın şişmiş ama aynı zamanda sarkmış derisinden bant geçirmişler gibi, nereye baksam o çürüğün kokusunu ve rengini görüyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dünyada yalnızca bir kaç yerde o koku ve o renk araya karışıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlki bilinçsiz, kapkaranlık, ağır kokulu orgazmda,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ikincisi kitap kapaklarında.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Orgazmdan ziyade, adımı o kitap kapaklarından birinde görme fikri mide bulandırıcı olmaktan çıkıp, tanıdık gelmeye başlıyor. Ama her bulanık şeyin eninde sonunda netleşmesi gibi bu yazı da bu konuyu netleştiriyor. Shakespeare gibi iddialı, Homer kadar yetenekli, Alan Ball kadar şanslı değilim. Olamam.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gerçek bu. En özetiyle en azından. Belki bu tiksintimin sebebini açıklamak için beni diğer yaşıtlarımla benzer kılan binlerce şeyi de sayabilirdim ancak bu yazı daha "yaşıtlarımın yazacakları" gibi diye bunları yazmayı uygun buldum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aslına bakarsanız bütün yazının tek sebebi, dün gece boynu tutulan sevgilimle bu gece de sevişememiş olmamdı.<br />
<br />
Ötesi yok.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-6491528289743167652013-01-29T18:42:00.001-08:002013-01-29T18:55:33.447-08:00esnaflıkyazı yazamıyorken başka şeyler üretiyorum: <a href="http://invisibleboxes.tumblr.com/" target="_blank">"üzerine tıklanabilen tırnak içindeki tanım cümlesi"</a> gibiCanhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-14569001417793346962012-12-02T18:12:00.002-08:002013-06-08T02:11:57.616-07:00Her güne bir başlık.<div style="text-align: justify;">
Çatıda kaç tane güvercin uyuyor şu anda diye bir soru sordum kendime. Gözümü boklu tırnaklarıyla istem dışı tırmalayabilirler diye korkup kafamı sokmadığım o çatı kapısından içeri bakıp saymadığım sürece cevabını veremeyeceğim bir soru. Newton'un üçüncü kanunun sonucu olarak, bu sorunun cevabı bende hep bir tahmin olarak yaşayıp gidecek. Sabah güneşi İzmir'in kurak ve anlamsız dağlarının arkasından havayı grileştirmeye başlayarak yükselirken, uyanıp bir sokak arkadaki Kordon'da, şu anda yağmur yüzünden ıslanmakta olan ekmekleri yemeye giderken çıkardıkları kanat seslerinden yürüttüğüm sayı tahminleri hep havada kalacak. Yirmi tane? Kim bilir. Bu konuda bildiğim tek şey yaz olduğunda apartmanı kümes gibi kokmaya yetecek kadar fazla sayıda oldukları. Gerisi önemsiz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Güvercinlerle ilgili başka bir şey söyleyeceğimi anımsıyorum. Yazmaya başlayalı sadece üç dakika olmasına rağmen "anımsamak"tan bahsediyorum. Uykusuzluktan olsa gerek. Yada şarabın midemi yakması dışındaki etkilerinden.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Londra'daki güvercinlerden mi bahsedecektim? Dünyanın en kozmopolit şehrinde garip bir kontrast yaratacak derecede zombiyi andıran güvercinlerden mi bahsedecektim? Zannetmiyorum. Kaşınmamdan bahsetme ihtimalim daha yüksek geldi. Lakin bugünlerde konu, çoğu zaman kaşınmam. Hakkında roman yazmayı bile düşündüğüm kaşınmam. Vücudumda yaralara sebep olacak kadar kaşınmam. Kendisinden bahsedildiğinde tıpkı bir partide seninle hiç iletişim kurmamış birini başka birine "Kim şu kız?" diye sorduğunda, ismi anılmasa dahi kendisinden bahsedildiğini anlayan kişilerin yüzünü sana dönmesi gibi, bacaklarıma kaşıntı getiren bu kaşınmam. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama bu konuda da tanımadığım misafirin bize baktığını gördüğümde "Neyse bize bakıyor, önemli değil." dediğim gibi susarak başka bir şeye geçmem gerektiğini düşünüyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Okuduğum şeylerden etkilendiğimden mesela. Bir dilimin olmayışından veya. Kendime has bir yazı tekniğini oturttuğumu düşündüğüm zaman iki yıldan öncesinde kalıyor oluşundan örneğin. Onu da iki üç yazı sürdürebildiğimi hatırlıyorum gerçi. Hal böyleyken her ne kadar kullandığım kelimeler benzer kalsalar da, kelimelerimi yerleştiriş biçimlerimin değişmesi aklıma bugün okuduğum bir cümleyi getiriyor: Herkesin içinde belirli bir sayıda kelime var. Hepsini kullanınca ne olacak?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Olan bu sanırım. Yeni olmayı geç, belirgin olmanı bile sağlayamayacak derecede değişkenlikler göstermek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir önemi yok. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bugünlerde önemli olan aldığım notlarım çünkü. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Bir zamanlar sadece birer sayı kümesinden ibaret olan bu şeylerin, artık bla bla olması." diye bir cümle formatı var çoğu edebiyat eserinde kullanılan. Kullanırsam nasıl hissederim diye yazdım. İyi hissetmedim hiç. Sanki birer formülü uygulayan kimyacılar gibi hissettim kendimi. Okuduğum bölümde "Nasıl edebi eser yazılır?" sorusunun cevabını öğrenmeye çalıştığımızdan sanırım. "Rising action"lar, "climax"ler, "falling action"lar yada "internal veya external conflict"lerin "gerekliliğini" tartışmasak dahi onları olması gereken "kurallar" olarak benimsediğimden olsa gerek. Flashback yada foreshadowing yapamıyor olabilirim şu anda, ki o da yapabilecek bir şey yazmadığımdan olsa gerek. Sonuçta kim günlüğüne giriş gelişme ve sonuç ekler ki? Yada kim iç konuşmasında ilerde söyleyeceği şeylerin sinyalini verir? Yada kim iç konuşmasında sembol kullanır? Ben değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Pipim kaşınıyor ve buna karşılık gelebilecek hiç bir sembol aklıma gelmiyor. Sembol dediğim zaman aklıma gelen şey "masonluğun işareti"nden öteye bile gidemiyor. Bu kadar düz bir adamın kendisinden fazlasını beklemesine belki bir sembol verebilirim: Nah çeken bir sağ el. Baş parmak denmesi hiç bir zaman doğru gelmemiş parmağın, işaret ve orta parmaklarının arasından kendisini gösterdiği ve bunu yaparak vajinaya giren bir penisi sembolize eden eylem. Tıpkı vajinaya giren bir penis görüntüsünün heteroseksüel cinsel ilişkiyi simgelemesi, heteroseksüel cinsel ilişkinin de Adem ve Havva'yı, Adem'le Havva'nın da Tanrının yarattıklarını, Tanrının da insanın yarattığını sembolize etmesi gibi. Filan.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nah işaretini insanın Tanrıyı yaratma eylemine bağladığıma göre dilimle beynim arasındaki bağın koptuğuna kanaat getirebilirim. Herkes hem fikirse iyi uykular. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
-Al bu da sana boktan bir bitiş cümlesi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Dedi.</b></div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-22306262580036514362012-11-20T07:49:00.004-08:002012-11-20T13:59:32.258-08:00Mümüşteri<div style="text-align: justify;">
Sevgilim vize haftasında "kişisel" ihtiyaçlarımı arka plana atmam gerektiğini söyledi, buna yazı yazmak da dahil oluyor. Hazır çalıştığım derse mola vermişken, bir de o okuldayken, az da olsa yazayım dedim. Şu anda yaptığım eylemi bu şekilde açıklayabilirim yani.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yaklaşık bir ayı geçkin bir süredir çalıştığım kitabevindeki "insanları" nasıl açıklayabileceğimi ise bilmiyorum. Edebiyat konusunda aşırı donanımlı, otuzlarındaki çalışanları ya da kırklarındaki ticaret kafasına girmiş iki patronu değil, gelip giden "müşterileri" açıklayamıyorum. Lakin bin liralık bir maaşa olur vermiş iki edebiyat kurdu çalışanın bu kadar "donanımlı" olmalarının nedenlerinde anlatılacak bir yan bulamadım, sonuçta hayatı boyunca kitap okumaktan başka bir şey yapmamış adamın "kapıcı" yada "bankacı" olmasını beklemiyorsun. Onlara verilen iş, yaşadıkları geçmişlerin izinden öteye gidemiyor lakin. Aynı şekilde iki patronun "ticaret"ten başka neyi düşünebileceklerini sorgulamak ise bir kuşun neden kafana sıçtığını sorgulamakla aynı şey. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-E4w-Hjn2c3w/UKunQPFY1wI/AAAAAAAABpQ/9MmW4ingZO8/s1600/4050047772_05362ce2a6_b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="281" src="http://3.bp.blogspot.com/-E4w-Hjn2c3w/UKunQPFY1wI/AAAAAAAABpQ/9MmW4ingZO8/s400/4050047772_05362ce2a6_b.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Ama bu "kitap okurları" yerine "müşteri" olarak adlandırdığım (ki bunun nedenlerini açıklamak için yazıyorum bu yazıyı) o güruhu anlatmak istediğimde tek bir cümleye görev yükleyemiyorum. Böyle bir görevin altından ancak en az bir paragraf uzunluğunda, virgüllerle bezenmiş, içinde "ve", "ek olarak", gibi bağlama sözcükleri barındıran bir cümle kalkabilir (öyle yapacağımdan değil tabi).</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha işe başladığım ilk haftadan beri kitabevinin "girişinde", "çok satanlar" bölümündeki yerini, tıpkı haftalık MTV Top 10 listelerinde yerini başka şarkılara vermeyen şarkıların gereksizliğiyle koruyan "Meleklerle Yaşamak" kitabıyla göz göze geliyorum işe gittiğim her gün. Bana o pembeli, melek resimli, simli yazılı kapağıyla baktığında, "Naber entel kılıklı? Burada ne işim var diye mi merak ediyorsun?" diye sormasından çok zaman geçmeden, kendisini almak isteyen ama o götüyle aradığı kitabı bulamayan bir müşterinin ismini ağzına aldığı anda, Meleklerle Yaşamak bir anda, o takma kaşlı, boyalı saçlı, topuk sesleri bana soru sorabilmek için susan müşterinin arkasından bir silüet gibi yükselip, hareket çeker bir edayla bakıyor bana. Yanına isteksiz isteksiz giderken, elime aldığım anda, kendisini almak isteyen o insanlara, kitabın içinde bulunan "CD"nin geleceği tarafıyla bir tane yapıştırasım geliyor ama iş yerinin kuralları yüzünden, müşterinin eline o kitabı sanki yere düşmüş bir sakızı çöpe atarken tuttuğumdaki tutarak eline uzatmaktan başka bir tavır alamıyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir kitabın insanın sinirini bu kadar bozabileceğini yeni yeni öğrenirken, bir de vampir serisi kitaplarıyla tanışmak zorunda bırakılmam ise, evde kalmış, yediği yemeğin kırıntılarını hala üzerinden temizleyememiş, biraz daha şişmanlasa fizik kanunları yüzünden içine çöküp bir süper nova yaratacak kadın sayesinde oldu. Bir insanı "dış görünüşüyle" küçümsemenin ayıplığı, kadının kendi başına yarattığı vücut gibi çevresindeki dünyayı da yarattığını zannettiği ve karşısına gelen her "çalışanı" aşağılayan tavrıyla, kendine bir antitez bulduğundan böyle yazıyorum. Amacım sadece etkiye tepki kanunu açısından diyalektik halimi koruyabilmek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama tam bu iki çeşit olarak tanıttığım kitapların bir edebi değer taşımaması ve aynı şekilde onları okuyanların da değersiz olduğu düşüncesine kapılacak iken, üzerine sosyal meselelerle ilgili olan kitapları satın alan, köküne kadar İzmirli, demokrat, Atatürkçü, milliyetçi değilim derken ağzından ırkçı söylemleri yüzsüzce, sanki ağızlarına kaçan bir saçı kendilerine ait diye tiksinmeden çıkartabilen insanlar gibi söyleyebilen bu insanların, biraz insancıl olsalar, ki burada insancıldan kastım biriyle konuşurken aptal görünmeme çabası bile olabilirdi, istedikleri kitaplara rağmen, görüşlerini hiç umursamayıp, sakin kalamıyorum. Neredeyse genelleme yapmana yetecek kadar bir insan grubu, sanki bütün dükkanın var olma sebepleri kendileriymiş gibi, ki biraz aslında öyle düşündüğüm zaman, garip bir öz güvenle kendilerini bana üçüncü bir patron haline getirdiklerinde, sinirlendiğim an, omuzlarımdan yükselen sıcak hava kulaklarımı kızartıyor. Tıpkı her müşteriye "iyi" davranmaya çalıştığım gibi, ufacık, onların bile görmeyecekleri, hatta benim bile eyleme geçirip geçirdiğimi tam olarak hiç bir zaman anlayamayacağım bir göz devirme hareketi yapıyorum. Ötesi yok.<br />
<br />
Diğer çalışanlar olmasa eğer, sırf gittikleri gibi küfretmediğimden akşama bir iki sivilce çıkartabilirdim ama neyseki iki-üç laf edip geride bırakabiliyorum çoğunu.<br />
<br />
Hepsini değil. Lakin gelecek yüzlerce insanlar var. İşe gitmeyi zorlaştıran, beni bu yazıyı yazmaya iten şey de bu. Lakin gelecek müşterilerin gerginliği sırf suratımda kocaman bir sivilceyle dolaşmama sebep olmasın diye, işe gitmeden önce, tıpkı fındık fıstık yerken arada ufak bi çürüğü de yediğinde tükürürsen, öyle tükürüyorum.<br />
<br />
"İşten memnunum aslında" dediğim paragrafı da bitirdiğime göre, "şimdilik" müşterilere hakaret etmeye ara vereyim. Tabi ondan önce, üç beş okuyucudan bir kaçı böyle müşterilerden ise ve gelip bana "müşteri daima haklıdır" diyecek gibi olursa, o tümceyi bitirmelerine izin vermeden, ağızlarında, onların bende bıraktığı tattan çok daha az iğrenç bir tat bırakacak götümü yalayabilirler. Aksine hoşuma da gider. Evet.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-12450667261792412252012-10-30T17:48:00.003-07:002012-10-30T18:27:37.023-07:00Yanıma gelip gelip konuşan çoccuklara.<div style="text-align: justify;">
Bugünlerde, yüzde doksanı benden 3-4 yaş küçük olan sınıf arkadaşlarımla sanki sağır-dilsiz biriyle sırtım dönük iletişim kuruyormuş gibi hissediyorum. Kafamı onlara doğru çevirdiğimde anlatmak istedikleri bir şey varmış izlenimi veren saniyelik bir son tepkiyle karşılaşınca, merakla "Ne dedin?" der gibi yüzlerine bakıyorum. Ama anlam veremediğim bir şekilde verdiğim tepkiyi kavramamış gibi davradıklarında ya da "önemli değil" der gibi saniyesine bir başka konuya atladıklarında, gözden aldığı her hangi bir bilgiyi kendi "anlam" dünyasına göre tamamlayan beynim, illüzyonlardaki gibi, bu saçma konu atlamalarını "sanırım salak bu nesil" gibi basit bir şekle sokup bana veriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Elimde kalan "sanırım salak bu nesil" kağıdına baktıkça, tıpkı pişti oyununun sonunda bir halta yaramayan karo papazını, nasıl sırf oyun bozanlık olmasın diye diğer kağıtların üzerine atarken sakin isem, şu anda da o şekilde bir sakinlikle yazıyorum.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m85a075uUf1qz4e1ro1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="277" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m85a075uUf1qz4e1ro1_500.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanlarının aptallıklarının beni her zaman sinirlendirememesi, kabullenmişlik anlamına gelmiyor, diye parantezsiz bir ara cümle.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Medea'nın kendi çocuklarını öldürmesini, Atlas'ın Herkül tarafından kandırılmasını, Thisbe'nin, sevgilisi Pyramus'u öldü zannedip intihar etmesini (bir de ardından Pyramus intihar ediyor, mal) anlatan Yunanlıların, insana, insanın (yada ona benzeyen tanrıların) aptallıklarını anlatma çabasının normalliğinden, çevremdeki insanlardan, ailemden hatta kendimden bile bahsederken "aptallıklara" takılıyor olmam çok şaşırtıcı gelmiyor. Sonuçta aptallığı bir hata olarak görüp, bu hatayı düzeltme çabası çoğu metin. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ancak aptallığın karşısına konulan her eylemin de ayrı bir aptallık "olabileceği" düşüncesini unutmamak gerek, diye parantezsiz bir ara cümle daha.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama arkamdan gelen nesilde ekstradan bir durum söz konusu: "Salaklık ettiğini anlamayacak kadar salak olmak."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Paradoks dediğin böyle olur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kendini git gide büyüten bir hortum gibi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ettikleri her cümlenin saçmalığını umursamadan biraz daha saçmalamaya başladıklarında, örneğin İngiliz edebiyatının 14. yüzyılda yazılmış "Sir Gawain and the Green Knight"ındaki "yeşil"in neyi sembolize ettiği sorusuna "para"dan sonra hocadan "salak mısın?" adlı suratı görmesine rağmen ardından "islam" diye ekleyen kız, beynime sıçrayan kanın tadını dilimde hissetmeme oluyor. Bunu söylerken benzetme yaptığım zannedilmesin. Aksine beni bile şaşırtacak derecede yeni olan vücudumun bu tepkisi, o kanın dilimin her köşesine içten hücum edip, zorladığı deriden sızdıktan sonra, kanın o kendine has pas tadını hissetmeme yol açıyor bugünlerde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Dilime neler oluyor ulan?" diye düşünmeme fırsat kalmadan bir "saçma" cümle daha duyuyorum her gün sınıfın arkalarından. Dilim kanayacak, gözümden stigmata olmuşum gibi kan gelecek diye korkuyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Böyle durumlarda benim durumumdaki insanlarda oluşan halin Türkçedeki karşılığı: Dumura uğramak. TDK'nın bunu "körelmek" olarak tanımlarken "körelmiş insanlarla muhatap oldukça körelirsin" gibi bir şey demek istediğini zannetmiyorum ancak öyle düşünmek rahatlatıcı geliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Lakin öğretmenlerin bile öğrencilerin seviyesine inebilmek adına aptallaşıp "köreldikleri" şu zamanlarda, en azından "TDK beni anlıyor sanki" diyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O yüzden bu körelmiş algılarla yazmaya çalıştığım yazımı dahi anlayamayan varsa lütfen internet tarayıcılarının en köşesindeki çarpıya basıversin. Yoklamaya yok yazmıcam. Yemin.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-88556448758138733302012-10-19T16:35:00.000-07:002012-10-19T16:59:55.314-07:00Karışık.<div style="text-align: justify;">
Aslında buzdolabında yağı donan çorbalar kadar yorgunum. Yattığımda biraz eriyor gibi oluyorum ama tadıma buzdolabı kokusu girmiş oluyor bir kere. Garip bir şey yorulmak. Dinlenmekten yorulmak gibi bir kavram var sonuçta her ne kadar şu an deneyimlediğim o olmasa da.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Düşüncelerimi toplamak isterken bir anda gözümü kaşır vaziyette, esnemeye başladığımın farkına varıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Freud geliyor aklıma. Hocanın derste kısaca "belirtme gereği" gördüğü o on dakikada duyduklarım geliyor. Toparlayamıyorum. "Oyun"un yerini medeni toplumlarda "çalışma"nın aldığı cümlesi kafamdan geçiyor. Ders sonrası okuldaki solcuların yakar top oynayışlarını izlerken, "bir gün önce görseydim gülerdim buna" dediğimi hatırlıyorum. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://farm6.staticflickr.com/5446/7414330300_cf00a51afd_b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="http://farm6.staticflickr.com/5446/7414330300_cf00a51afd_b.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Yakartopu en son lisedeyken gittiğim bir "solcu pikniği"nde oynadığımdan olsa gerek, görmüş geçirmiş teyzelere benzer bir edayla gülümseyesim gelecekken o çocuklara, bir anda medenileşmeye başladığımı fark edip, gülmekten ziyade ifadesiz bir hale bürünüyorum. Sessiz sedasız, medenileşen hayatım yüzünden her halde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Borçlar, ödevler, çalışma saatleri, akşam yemekleri, televizyon sesleri derken iş yerinde röntgenlediğim flört sahnesindeki karakterler kendimden uzaklaşmamı sağlıyor biraz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Ne iş yapıyorsun?" diye soran tanımadığı bir adama "Mühendisim" cevabının ardından "İnsan mühendisi misin?" gibi bir aptal soru gelince, biraz garipseyen ama umursamaz bir tavır takınıyor kadın. Ben olsam öyle aptal bir soruya "Aids mühendisiyim, ben HIV+'im o yüzden araştırıyorum." gibi salak bir cevap verip, adamın ortamdan yengeç adımlarıyla uzaklaşmasını beklerim diye düşünürken, kadın, azıcık dikkati dağılmış gibi kafasını saniyelik çevirdikten sonra adamın sorduğu diğer soruyu gözlerinin içine baka baka dinliyor. Kadını salaklıkla suçlamadan önce hakkında bilgi veresim geldi: 37 yaşında gibi duran, uzun zamandır yüzük takmadığı, parmaklarının aynı ölçüde güneşe maruz kalıp, aynı derecede yanmasından belli olan, genele göre vasat fizikli, vasat suratlı bir kadın bu. Bütün bunların, kadının artık karşısına çıkan her ihtimalini ince eleyip sık dokumuyor olmasına bağlamak, kadının o soruyu tatlı bulduğu düşüncesinden daha rahatlatıcı benim için. Lakin adamın salaklığının karşısında daha kendini bilen, öz güvensizliği karşısında bir plan geliştirebilmiş, sanki modern kadının evrimdeki bir sonraki halkasını temsil ediyor gibi bir düşünce, kadını daha ortalama yapıyor gibi geliyor. Bilmiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bildiğim şey, kadının yaptığı bu eylem sonrası adamın güven kazanıp konuşmaya devam etmesini izlemenin, kadını izlemekten daha zevkli olduğu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tanrım! Nasıl bir gerginlik? Belinin hizasında duran kitapların üzerinde, sanki uzun zamandır sokağa çıkartılmayan köpeklerin, çimi parçalarcasına toprağa sürtünmeleri gibi dolanan ellerini izlemenin verdiği eğlenceyle adamın gerginliğide bana geçiyor bir anda. Sorduğu aptal soruları duymamaya başlarken, kendimi böyle bir adamla nasıl bağdaştırdığımı düşünmeden, bir anda işi aksatma pahasına da olsa sohbetlerinin sonunu beklerken buluyorum kendimi. Ayağını kadına doğru uzatışındaki o korkak erotizmi topuklarımda duyuyorum. Tırnaklarının arasını kitapların sayfalarıyla doldurarak elini bir sağ bir sol yaparken, o hamurdan yapılmış kağıtların dokusunu onun yerine ben hissediyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O aptal, git gide daha saçma sorular sorarak sohbetin sonunu getirmeye başlarken, farkında olmadan yaptığı hareketlerin tadını onun yerine ben çıkarıyorum, tıpkı porno izler gibi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O sırada, bir müşteriye bana sorduğu soruyu tekrarlatmama sebep olmama sebep olan bu kısa görüntüler, müşteriye verdiğim cevabın ardından, amerikan filmlerinde otobüsün arkasında 1 saniye önce gördüğün adamın, otobüs geçtikten sonra kaybolması gibi kayboluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O yüzden, bende, elektriklerin kesilmesiyle sonuçlanan bir porno izleme seansımın sonrasında banyoda mastürbasyon yapmama sebep olan duyguyla bu yazıyı yazmış oluyorum. "Yayınla" tuşunun, spermli peçetemi denize yollayacak bir sifondan farkı ise hiç bir akılda soru işareti bırakmıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Floşş.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-75452335811054492872012-10-15T06:37:00.000-07:002012-10-15T07:07:01.115-07:00116'ıncı kayıt namına.<div style="text-align: justify;">
Bugünlerde, yıllardır içimde bilmeden yetiştirdiğim bir "edebiyat ineği", bildiğin İspanya'daki boğalar kadar kızgın bir şekilde sınıfı önüne alıp bodozlama derslere dalıyor. Boynuz darbeleriyle havalarda uçuşan 94'lü sınıf arkadaşlarımın nefretini kazanmam da, Posedion'un Jumbo çatal bıçak takımından aldığı üçlü çatalının ucunu yere vurduğunda yeri ve denizleri harekete geçirmesi kadar hızlı oluyor. Okulda yalnız kalmam ise, biraz daha ineklemem için fırsat yaratıyor ki, bu konudan hiç bir şekilde şikayetçi olduğumu söylemem.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Aslında hiç bir şeye şikayet etmiyorum bugünlerde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
Mesela derslerde sürekli olarak "edebi metinlere eleştirel yaklaşma" halleri olduğundan, buralar, okuduğum kitaplarla ilgili fikirlerle dolmayacak olsa bile, okuduğum şeylerin ve onlara yaklaşma biçimlerimin sözlüğüme gireceği gerçeği, nedense içimi, Dionysus'a tapan insanlar gibi kıpır kıpır ediyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öykü möykü yazamayan bir adam olduğumdan, mitolojide yada eski ahitte öğrendiğim olayları kullanma konusunda da her hangi bir kısıtlama koyamıyorum kendime, yukarıda görüldüğü üzere. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunca yıldır özenle kullanılan bu hikayeleri hoyratça kullanıp tüketmek azıcık rahatsız etse de, "blog"u "günlük" olarak kullandığım bilinci artık oturduğundan o sıkıntı hemen gidiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-LzzGaEXOAF0/UHwTEv47aZI/AAAAAAAABpA/Fa7LYljkwho/s1600/432082_394452863967925_664026377_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="http://3.bp.blogspot.com/-LzzGaEXOAF0/UHwTEv47aZI/AAAAAAAABpA/Fa7LYljkwho/s400/432082_394452863967925_664026377_n.jpg" width="400" /></a></div>
Bunca zamandır edebi bir şeyler yazabileceğim konusundaki inancım şimdi git gide azalırken, aynı oranda, edebiyat eleştirmenliğini yada sosyoloji yada felsefe teorisyenliğini daha iyi yapabileceğime dair inancım git gide artıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu inanç (aslında umut demek daha doğru) beraberinde yazma isteğimi getirmiş değil daha. Lakin, toyluğumu bana gösterebilecek onlarca insan var yakınımda. Sevgilime, yıllar önce okuduğu metinleri ona hatırlattığımda, benim 1 saat uğraşarak anlayabildiğim İngilizceyi ve öyküdeki göndermeleri 5 dakikada anlaması dışında, bir haftadır çalıştığım kitabevindeki eğitim durumu üniversite terk olan, 30 yaşındaki iş arkadaşımın, üniversitedeki bir çok edebiyat doktorunu dahi aşacak derecede edebiyat hakkında bilgi ve yorumlamaya sahip olması, falan filan, hepsi daha kurumamış bir kağıda yazmamam konusunda beni uyarmış oluyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O yüzden, "Bir taraftan kalemimin ucunu sivrileştirip, bir taraftanda kağıdın kurumasını okul bitene kadar bekleyeceğim." diyorum bugünlerde. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O zamana kadar "Bu hafta bunu öğrendik, çok kafa açıcıydı." minvalinde yazılar yazarım buraya diye düşünüyorum ama 2008'den beri üç-dört kere yazdığım "geri dönüş gibimsi" yazıları hatırladıkça, konunun yazmaya geldiğinde net bir şeyler söylemenin aptallık olduğunu bilecek kadar büyüdüğümden dolayı, daha fazla saçmalama korkusundan yazıyı sonlandırıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İmza: Bu hafta aliterasyon öğrenmiş ama konu uygulamaya gelince, sıçtığı boku sıvayıp, saçmalayarak salakça bir son yazan Can.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-86220838745530265792012-09-29T02:12:00.002-07:002012-09-29T02:28:40.920-07:00Yol.<div style="text-align: justify;">
Gece, sarhoşken, eğlenceli ama hafif komik anlaşmazlıklar yaratan seksin ardından 2 gibi uyumama rağmen sabah saat 8'de kalktım. Beni kaldıran kuvvetin, vücudumun tıpasını açan biranın getirdiği susuzluk olduğunu anlamam bir iki saniye sürdü. Kuru boğazımı dilimde oluşturduğum ufak tükürüklerle normale döndürmeye çabalarken bir taraftan da yataktan kalkabilmek için ayağıma yatan kediyi ittirdim. Su içtim. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Buraya kadar normal. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama yatağa tekrar uyuyabilmek için dönerken, her adımda, evin tabanına yer çekimi sayesinde uyguladığım kuvvete eşdeğer bir şekilde uykum kaçtı. 1 ay önce yaşasam uyumak için zorlardım ama yapmadım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Amaç ve sonucun her zaman beklediğinden farklı sonuçlanması gibi, seni değiştireceğini bildiğin şeyleri yaparken de aynı belirsizlik söz konusu. Bunu söylüyorum çünkü Perşembe günü Londra'dan döndüm. "12 günlük bir gezinin beni bu kadar değiştireceğini bilseydim" diye başlayabilecek yazılar yazmaktan çekiniyorum ama durum çok ortada. İçimde, üşüyen parmaklarına hohlama isteğimle aynı derecede Londra'nın kritiğini yapma isteği var. </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-82XfP_0XzKU/UGa67v2CLxI/AAAAAAAABow/sF3G02MQ8Jo/s1600/IMG_2836.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="http://3.bp.blogspot.com/-82XfP_0XzKU/UGa67v2CLxI/AAAAAAAABow/sF3G02MQ8Jo/s320/IMG_2836.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dönerken son bir kez Londra'ya baktı o. </td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
İlk hoh; cahillik mutluluktur. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yolculuğun kendisini geri dönüşlerin belirlediği algısı şu anda hissettiğim en ağır duygu. 22 yıldır yaşadığım yere ve insanlarına bu kadar farklı bakabileceğim fikri, tırnaklarımın bir daha uzamayacağı düşüncesinin aklımın ucundan geçmemesi gibi hiç oluşmamıştı giderken. Hayatımda ilk kez yurt dışına çıkarken düşündüğüm şey, daha iyi ve daha farklı şeyler göreceğimden öteye geçmedi. Etkileneceğimi, seveceğimi, orada yaşamak isteyeceğimi biliyordum ama dönüşte neler yaşayacağım konusunda kafa yormak, sümük yemek kadar gereksizdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Keşke düşünseymişim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tiksinmenin, üzülmenin, korkmanın, nefret etmenin, algılayamamaların her çeşidini yaşamaktayım çünkü şu anda. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hiç bir insanın ceza evinden çıkarken arkasına bakacağını zannetmiyorum eğer döneceklerini biliyorlarsa. Tıpkı ceza evinde doğmuş, cezaevinin dışarıdan nasıl göründüğünü hiç bilmemiş, düşünmemiş, ona gereksinim duymamış bir çocuğu bir günlüğüne sokağa, hayata çıkartıp geri götürdüklerinde gördüğü dikenli teller karşısındaki şaşkınlığından farklı değil durumum bu yüzden.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dünyayı düz zannetmekten, yıldızları kağıtlar üzerinde ki delikler zannetmekten, denizin bittiği yeri dünyanın bittiği yer zannetmekten farksız. Tıpkı sirklerde, önce yavruyken ayaklarına "kıramayacakları" kadar güçlü zincirler bağlayıp kaçamayacaklarını anlamaları sağlanan, sonra zincirleri kırabilecekleri boyuta geldiklerinde ayaklarına bağlanan ipi bile "koparmayan" filler gibi...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
22 yıl boyunca Türkiye için yarattığım algı, Avrupa için yarattığım algıdan daha bıçak sırtındaymış, yeni öğrendim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bildiğim, farkında olduğumu zannettiğim her sorun sandığımdan daha büyük, çözülemeyecek, kalıplaşmışmış. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir anda içine doğduğum çevrede yaratmaya çalıştığım kişiliğin buradan çıkamazsam kısıtlanacağı düşüncesine kapılıyorsun. Haksız bir korku değil. Kaçış planlarına hemen başlamanın da kum tanesi kadar zararı yok. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir kaç kere daha hohlamak istiyorum ancak yolculuğun dönmüş olmak durumunda olduğumdan konu dışına (Londra nasıl bir yer filan örneğin) çıkamıyorum. Aklıma sürekli aynı şey gelip duruyor çünkü. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yıllardır önünden geçtiğim İzmir'in tepeleri nasıl oldu da Hindistan farksızmış gibi hissettirmeye başladı? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hindistan abi. Nahçivan yada.</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-79688590516550794842012-08-28T17:33:00.004-07:002012-10-15T07:13:43.640-07:00Aydentiti.<div style="text-align: justify;">
Kurgu yazamadığım ortada. Hayal gücüm, her zaman, izlediğim filmlerdekilerini kıskanacak kadar geride kalacak. Beynimi kaşındıran bir sorun değil bu. Bugünlerde neredeyse hiç bir şey sorun değil. Ne içtiğim soğuk suyun ardından gelen boğazımdaki tat, ne sönmeyip kendi kendine filtresini yakan sigaranın kokusu, ne sokaktaki travestilerin bağırışları, ne korna sesleri, ne sevgilimle yaptığım ufak tartışmalar... Hepsi radyo dalgaları kadar görünmez. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Şimdilik" demek geliyor içimden. Garip bir dürtü. İnsanların "Allah söyletti." diyeceği türden bir dürtü. Allah'ın bu işle alakası yok bu sefer. Konu korkular. Altından, tıpkı karınca yuvaları kadar derin bir şey çıkacağını zannettiğin ufak bir deliğin sebep olduğu korkular. Bunca sorunsuzluk, bunca yolunda gitme karşısında duyduğun ufak bir şüphe. Sonucunun karınca yuvalarının sonuna benzeyeceği açık bir şüphe. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çocukken belgesel izledikten sonra sokağa çıkıp, beton kenarında olmayan bir karınca yuvası aradıktan sonra, belki kraliçe karıncayı bulurum diye yuvadaki bütün karıncaları yok etmeme rağmen, sonunda çukur denilebilecek bir şeyle kala kaldığım zamanki gibi, şimdi, her şeyin yolunda olduğu bir zamanda, "eksik bir şeyler var" demek, bunun üzerine gitmek, ortaya çukurdan fazlasını çıkaracakmış gibi geliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her şeyi bok etme korkusuyla beraber, "belki ana kraliçeyi bulurum" düşüncesi, terazinin iki ucunda hiç kımıldamadan aynı hizada duruyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir taraftan hiç olmadığım kadar iyi yerdeyken, bir taraftanda 17 yaşımda hissettiğim şeyleri artık hissedemediğimin farkına varıyorum. Sonra 17 yaşındaki kayıp halimin, şimdikine göre daha az tolere edilebileceğini hatırlıyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-a_EN6Pnefkw/UD1hhR83MII/AAAAAAAABmU/cWDaXTFExyc/s1600/75590002.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="http://2.bp.blogspot.com/-a_EN6Pnefkw/UD1hhR83MII/AAAAAAAABmU/cWDaXTFExyc/s400/75590002.JPG" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsan olmanın getirdiği bir şey mi bu daha fazlasını istemek? Tam kendini "olmuş" zannederken, elmanın içine çoktan girmiş bir kurdun deliğini sonradan fark etmek? Doksanların çocuğuyum diye mi bütün bunlar? Tüketime kendini kaptırıp, kendini tüketmeye başlamak mı? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
4-5 yıl önce Sartre okuduğumda hayatımda hiç bir zaman hissetmediğim kadar yoğun bir şey hissetmiştim. O zamanlar hayatın içime dolduğunu zannettiğim şeyin bir yerden sonra yerini aynı büyüklükte bir boşluğa bırakacağını bilseydim, gerçekten okumayabilirdim kitabı. Yada okurdum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün suç Sartre'ın değil. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O zamanlar kendime söylediğim bir şey vardı, her şeyin toplamıyla gelen bir yorumum vardı: "Dünyaya içi boş bir kutu olarak geliyorsun, yaşadıkça içini dolduruyorsun. O yüzden ne yaşadığın, ne kadar yaşadığın seni sen yapıyor." diye. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Zannediyordum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tıpkı seri katillerin arkalarında bıraktıkları DNA kalıntılarını fark etmemeleri gibi, bende o zamanlar (hatta şu ana kadar) o boş kutuyu, o kutunun şeklini, boyutlarını, rengini vesairesini gözden kaçırdığımı fark ettim. 5 yıldır yaşadığım onca şeyden sonra içi fazlasıyla gereksiz şeyle dolup, kutuyu görünmez kılacak kadar yığına sebep olacak bir taşmaya sebep olduğumun şimdi farkına varıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanlara Can nasıl biri diye sorsalar, yığıntılarımdan ötesini göremediklerinden, "dolu çocuk" gibi bir yorum yapacaklarına adım gibi eminim. "Ama kafası karışık." diye de eklerler sonuna.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu zamana kadar yazdığım her şeyin bu yüzden olduğunu şimdi anlıyorum. O yığıntıyı azaltmaya ya da hiç olmazsa biraz düzene sokmaya çalışıyordum kendimce.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşe yaramıyor. Kapasitenin alabileceğinden fazlasını yaşadığını anladıktan sonra, daldan dala atlar gibi yazmak, kendin dışında, burada seni takip eden herkese nasıl bir karmaşa olduğunu göstermekten başka bir halta yaramadığını fark ettiriyor adama. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanın sınırı yok diyebilirdim. Ama sonsuz parçalı bir puzzle bile, bitmeyecek olsa dahi, arada sırada kontrol ettiğin zaman bir şeye benzemek zorunda. Adanın tek sakini ben değilim. Kedimin (miyavlayan cinsten) bile benim ne olduğum hakkında hala şüpheleri varken, çevremdeki onca insanın bana baktığında gördüğü şeyin, karman çorman binlerce parça ve o parçalar arasındaki boşluklardan ibaret olması ve benim bunu şimdi görmem, "sınırsız yaşamak iyidir" sözünü benim için anlamsız kılıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bilmiyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nasıl bir kimlik bunalımına düştüysem şu yaşta, gülesim geliyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ufak adamın ufak sorunları hepsi. Yaş 22 sonuçta. Hala daha çok küçük olduğum, denize atladığımda kayan mayomdan görünen parlak götüm kadar ortada.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuçta kırışık yaşlı götü olmasından iyidir demi?</div>
Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-29433793330073222572012-07-25T15:48:00.001-07:002012-07-25T16:32:11.073-07:00Ergenliğe veda partisi.<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white;">Neredeyse conta fabrikasındaki benzerleri kadar ses çıkararak çalışan vantilatörle serinlerken, gerçek anlamda ferahladığımı gürültü yüzünden anlayamadığım gibi, 4 yıllık bir bekleyiş sonrasında elde ettiğim başarı ve bu başarıyla beraber gelen seçimlerden kaynaklanan belirsizlik yüzünden,</span><span style="background-color: white;"> mutlu muyum değil miyim anlayamıyorum bu günlerde.</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Biraz daha açık olayım: 22 yaşımda tam ortasında, 3 yıldan sonra tekrar ÖSS tercihi yapıyorum.</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Ve bu durum, "geç" kalmışlık hissiyle beraber, kendi adına ve kendi başına verdiğin, hayatındaki o ilk mantıklı kararın getirdiği "kaderini" yönlendirebilme hissi sayesinde, hormonsal olarak atlattığın ama duygusal olarak atlatamadığın ergenliğini, mjölnir'le vurmuşsun gibi, saniyeler içinde yok ediyormuşsun gibi hissetmene sebep oluyor.</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Kullanıcısı olan tanrı gibi güçlü görünen o garip çekici kullandıktan sonra, ergenliğinden arta kalanlara bakmak, tadı çok güzel olmasa da açlığını bastıran yemekten arta kalanları, parmak ucunu yalayarak yapıştırdıktan sonra, ağzına atma çabana benzer bir çabaya itiyor insanı. Önceleri "aldığın kararların sonuçları" adlı tablolara bakmaya çabalasan bile görmeni engelleyen o ergenliğin cinsel arzulardan oluşan sisinin yerini, şimdi sigara dumanları kaplamaya başlıyor. Ama bunaltıcı yaz sıcağı yüzünden açtığın pencereler yüzünden, yıllar boyu dağılmayan o sislerin aksine, sigara dumanları saniyeler içinde dağılıyor.</span><br />
<br />
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-WPoMggg8Z-s/UBB3uqAB_cI/AAAAAAAABgQ/3y8LvZoXDIw/s1600/Screen+shot+2012-07-26+at+1.48.02+AM.png" imageanchor="1" style="background-color: white; margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="263" src="http://2.bp.blogspot.com/-WPoMggg8Z-s/UBB3uqAB_cI/AAAAAAAABgQ/3y8LvZoXDIw/s400/Screen+shot+2012-07-26+at+1.48.02+AM.png" width="400" /></a><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Biraz daha sorumsuz, biraz daha umursamaz olmak, bilmemek, cahil kalmak da bir yol. Kimse elimden almış değil bu seçeneği. Ama ister kova burcunun etkisi olsun, ister beynimdeki saçma kimyasalların etkileşiminden, o ikinci seçeneğin var olduğunu bilecek kadar rahatsız edici derecede "bilmeyi" istiyorum.</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Örneğin ileride yüksek lisans yapabilmek için 4 yıl boyunca not ortalamamı hep yüksekte tutmam gerektiğini, Alman Dili ve Edebiyatı yerine Amerikan Kültürü ve Edebiyatında okursam daha rahat iş bulabileceğimi, Alman Dilinde okurken neleri göreceğimi, Amerikan Kültüründe okurken neleri göreceğimi, nasıl hocalarla ne gibi şeylerle karşılaşacağımı veya ikisini de eşit derecede istediğimi, ikisinden de eşit derecede zevk alabileceğim yanlar olabileceğini biliyorum şimdiden. </span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Ama bu bekleyiş, bu belirsizlik, bu iki "eşitlik" yüzünden doğan ikilem, ne doğru düzgün yazı yazmama, ne doğru düzgün konuşmama, ne de doğru düzgün sevmeme izin veriyor. Bu birbirlerine iki zıt kutuplar olamayacak kadar benzerken bir taraftan da aynı kutuplar olamayacak kadar farklı olan iki şey, beynimin içinde sırayla dönüyor sürekli. Ve nasıl bir atomun iki elektronundan birini verirken hangisi olacağı konusunda söz hakkı yoksa, benimde şu anda bu iki tercihten hangisinin olacağı konusunda söz hakkım olmadığı gerçeği, gece vakti arabaya son anda bakan kedinin iki gözü gibi kendini gösteriyor.</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Azıcık korkutuyor.</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Sonuçların bir kaç hafta sonra açıklanmasına kadar geçecek süre boyunca, ipleri, tesadüfün, şansın, kaderin, kısmetin yada her ne haltsa onun eline bırakmak ise, (b</span><span style="background-color: white;">üyük laflar, küçük insanların küçük sorunları söz konusu olduğu zaman kullanılma eğiliminde olduğundan abartmak istemiyorum. O yüzden bu uyuzluğa eş duyguyu ne yaratırdı, </span><span style="background-color: white;">biraz susup</span><span style="background-color: white;"> </span><span style="background-color: white;">onu düşünüp bulmak için açtığım parantezi kapatıyorum şimdi.) sanki kedimi tanımadığım bir veterinere bir kaç günlüğüne bırakmak kadar sinirlerimi bozuyor.</span><br />
<br />
<span style="background-color: white;">Sonuç olarak tesadüfe devrettikten sonra boşta kalan elim, tutunacak bir şey arıyor. Benim durumumda, tutunacağım şey, bir yere yerleşeceğim garantisi oluyor. (Veterinerin kediyi öldürmeme garantisi) Striptiz yapacak kadar eğlenceli olmasa da güzel bir direk bu garanti. Etrafında iki tur atıp gelicem bir kaç aya.</span></div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-79033254370609337652012-06-24T17:00:00.001-07:002012-06-24T17:01:30.316-07:00Hoş hava.<div style="text-align: justify;">
Bugün kafamda iki şey vardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1- Der Himmel Über Berlin diye bir şeyin olduğu gerçeği ve bu gerçekliğin üzerimdeki ağırlığı,</div>
<div style="text-align: justify;">
2- Bütün internet aleminde hatırı sayılır derecede çekmek istediğim tarzda fotoğraf karelerinin oluşu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kafamda iki şey var, yalanım über fantastich. Doğru yazdığıma bile emin değilim. Alman pornolarına da çok öyle hakim olmadığımdan, bugün dünkü gibi olmayacak. Zaten hiç bir şey dünkü gibi olmuyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Söyledim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Söylemediğim şey, insanların kafalarından geçenleri uzun uzun gösteren o filme, Der Himmel Über Berlin'e kıskançlık duymam.<br />
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-wYBYbX2RWTI/T-eoa3wbOlI/AAAAAAAABPE/vGV0os2wlpw/s1600/asdasdasda.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="227" src="http://2.bp.blogspot.com/-wYBYbX2RWTI/T-eoa3wbOlI/AAAAAAAABPE/vGV0os2wlpw/s320/asdasdasda.jpg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Onu da söyledim, tamam.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi bugünlerde çok moda olan kalın çizgili bir üçgen çizip buraya koyarak yazıyı tamamlıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ardından da üçgen hakkında düşünüp uyurum biraz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-88051069722888888842012-06-23T17:45:00.002-07:002012-06-24T06:55:02.739-07:00Çürüm-ek.<div style="text-align: justify;">
Sanırım diye başlayacağım cümleden sanırımı çıkartmaya karar vermiştim, dışarıdan gelen gürültü tavan yapınca. Ama sonuçta elimde bir adet "sanırım"la başlayan bir cümle kaldı. Ve söylemek istediğim şeyi de söyleyememiş oldum. Resmen kısa süren bir seksin verdiği komik his gibi buda komik oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tıpkı dünkü gibi terli vücuduma konan bilgisayar başına toplanmış sineklerin aynı sinekler olduğunu zannetmem gibi yaşadığım her günün de bir birbirinin aynısı olduğu aptallığına düşebiliyorum arada. İnsanı köklü değişimlere iten o sümüksü düşüncelerin genlerinde bunlardan başka bir şey yokmuş gibi geliyor. "Her şey çok monoton, her gün birbirinin tekrarı gibi, a ve b noktası arasında geçiyor hayatım..." demek nedense pek dürüst gelmez oldu. Söyleyeceklerim biraz şiir aptallığında gelebilir şimdi bana ama tanrıdan çok daha bilinmez olan 'zaman'a haksızlık edecekmişim gibi hissedecekmişim gibi geliyor, monotonluktan bahsedersem bir daha.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çok şiir aptallığında gelmedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yazmadan önce içimi rahatsız edecek cümleler kurmayı pek sevmiyorum sanırım. O kadar laf ettim şimdiye kadar, bir açıklama yapmam gerekirmiş gibi geliyor ama sırf açıklama yapma düşüncesi bile beni bugün üzerimde kalan spermlerin sabaha kadar sıcaktan nasıl kokacaklarını düşünmek kadar gerdiğinden yapmıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Küçük yavrularımın öldükten sonra, yumurtaya girdikleri zaman olacakları şeyler gibi kokmaya başlamaları komik. Ölümün bir kokusunun olması... Amonyaktan sanırım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m1kn8pY4Ua1qzwiguo1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="250" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m1kn8pY4Ua1qzwiguo1_500.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Beynimde böyle bir sürü gereksiz bilimsel bilgiler var. Ve bütün bu bilgilerin 3 ay sonra tamamen önemlerini yitirecekleri düşüncesi insanı ister istemez bu zamana kadar yaşadığım bir çok şeyin sonunda sıçtığım yemeklerle aynı sonu paylaşacakları düşüncesine itiyor. <span style="background-color: white;">Kokmaya başladığı için hayatım, sifonu çekeceğim. (Cümlenin ağır arabeskliğinin üzerine bir de içinde sifon ve kokma kelimeleri geçmesi midemi bulandırdı.)</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1 haftadır bir şey içtiğimde ekşiyen midemi düşündüm. Fiziksel ağrıların çoğunu psikolojiye bağlamamdan olsa gerek midemin ekşiyen bölgesinin görüntüsüyle beraber, para meseleleri, sözde süper planlarımız olan iki haftalık ev arkadaşıma evden ayrılıp sevgilime döndüğümü söylediğimin görüntüsü (ki ardından ya "sana güvenerek kontratı imzaladım Can" ya da "boşver Can, gerçekten değmezmişsin" gibi cümleleri kendi içimde kurmama sebep oluyor bu görüntü.) geliyor gözümün önüne.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Precaution.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3 saattir yabancı dizi izlemenin yanında bir de 2 saat boyunca yaşlı bir İrlandalıyla gençlik halleri hakkında konuşmak yada Amerikalı bir çiftin 'engagement'larını telefonla kutlamak yüzünden (ki "So you got engaged?" diye bir cümleyi bir daha kullanabileceğimi düşünmediğimden de hoşuma da gitmedi değil) Türkçe'ye olan hakimiyetimi uyuyakalan kamyon şöförü kadar kaybettim. İ<span style="background-color: white;">zlediğim pornoda geçen "fuck me hard"ların yada tekrar tekrar çalan şarkıdaki "kill the turkey, shoot him down"ların etkisiz gibi görünen ama Türkçe bilinçaltımı sopayla dövmesi var bir de.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir taraftan artan libidomu yatıştırdım, bir taraftan da beynime işleyen ingilizceden bir kaç kelime yazarak kurtuldum. Uyumamak için daha güzel bir zaman düşünemiyorum. <span style="background-color: white;">Belki kış aylarında uyuma düşüncesi hariç.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-25663738921657441302012-06-22T14:37:00.001-07:002012-06-22T14:46:32.040-07:00Mide yanmasını büydüğüme yormam. (Fala inanan Can başlığı.)<div style="text-align: justify;">
Tam biradan yudum aldığım sırada içmemem gerektiğini anlamam gibi, aslında gayet modern görünen klavyeye 90'lar havası katan ışığın sinekleri çekeceğini, geçmiş-şimdi-gelecek kavramlarından bağımsız bir şekilde fark ettim. "Bilme hali" denebilir buna belki. Sonucu, eylemi yada kararı hiç bir şekilde etkileyemeyen bir bilme hali.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yolda yürürken yanından geçse, selam vermeyeceğin şu sıcağı bilmek gibi. Yada lisedeki hocanın, sırf konuşmaman için yerini değiştirdikten sonra yanına oturduğun inek çocuk kadar canını sıkan terlemelerini bilmek gibi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yakınmak da bir o kadar anlamsız diye düşünürken, birden vücudumun üzerinden, sevgilimin hiç olmadık bir anda vücuduma uzun uzun bakıp ufak bir dokunuş atması gibi geçen rüzgarla biraz kendime geldim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu kadar betimleme ne halta yarıyor emin değilim. Bilgisayar ekranının önünde aptal aptal dolanan sineklerin bile beni ısırmak için bir sebebi varken, her otu boku, sanki ödevmişcesine (şimdi yaptığım gibi) betimlememin ne anlamı var hiç bir fikrim yok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
-Konsepte çok takılıyorsun. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dedi bana, tatilde fotoğraf çekerken. </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-tPTkJ2DHMlM/T-TlBE-FFiI/AAAAAAAABOY/vVsQ83-RnM4/s1600/50530006.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="265" src="http://2.bp.blogspot.com/-tPTkJ2DHMlM/T-TlBE-FFiI/AAAAAAAABOY/vVsQ83-RnM4/s400/50530006.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çektiğim en güzel fotoğraf olduğunu düşündüğüm halde kimsenin tepki vermediği fotoğraf .</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
"Zihnime boşluklar yaratan nadir cümlelerinden biri." adlı cümlemi okuyasıya kadar, ettiği o cümleden bu kadar etkilendiğimden haberdar olmaması da beyaz tenine uygun bir saflık yaratıyor onda şimdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama doğru. Konsepte yada biçime yada tarza yada yönteme kafa takıyorum. Neyi yazacağımdan, neyi fotoğraflayacağımdan, neyi çizip neyi okuyacağımdan çok, nasıl olacaklarına kafa yoruyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çektiğim fotoğrafların altlarına açıklama yazmayı düşündüğüm anda ikiyüzlü gibi hissetmem bu yüzden. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün yarattığım şeylerin hiç bir anlamı yok dediğim takdirde, annesine yemin ettiği halde yalan söyleyen çocuk kadar rahatsız uyurum gene de ama.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çünkü, gereksiz görünecek derecede dürüst bir şekilde yazdıkça, özlediğim zamanlardaki kalitesizlikte fotoğraflar çektikçe, altına imza atmak istediğim çizimler gibi çizemediğim halde bir şeyler çizdikçe, zamanında Havva'nın yediği elmanın o baştan çıkaran kırmızılığını hisseder gibi oluyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yada belki internette, <span style="background-color: white;">Havva'yı elmayı yemeye ikna eden yılandan, </span><span style="background-color: white;">sanki bir kuyunun içinde bir birlerini hiç umursamadan iç içe geçecek kadar sıkışmak zorunda kalan yüzlercesi varmış gibi hissetmeme yol açan işlerle karşılaşıyorum diye.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bilmiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kimsenin yaptığı işe, bir anlamı var diye bakmamam gibi, kimsenin de benimkine öyle bakıp bakmayacağı umurumda değil sanırım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Duyarlı" insan olmak zevk yerine acı vermeye başladığından beri -4 yılı aştı-, bir aseksüelin cinsel organ gördüğünde verdiği tepkinin üzerine bir de sikimi kestikten sonra açılan yarayı dikip, kendime has cinsel organımı gösteriyorum insanlara aslında. Bütün olay bu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nasıl çok düz demi organım?</div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-20298703119109138892012-06-17T01:59:00.001-07:002012-06-17T01:59:17.869-07:00Konya ovasındaki sessiz gürültü.<div style="text-align: justify;">
Lise arkadaşlarımı en son gördüğüm halleriyle tekrar görmeye başladım. Kepli ve cübbeli ve makyajlı ve özenilmiş.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Lisedeyken o mezuniyet şeysine balo denmesine çok güldüğüm için gitmemiştim. Çünkü balo dendiği zamanki beklentim Viktoryen dönemlerdeki gibi, valsların havada uçuştuğu, uşakların hizmet ettiği, maskeli bir şeyken, okulun müzik yapmayı becerdiğini zanneden iki üç, eli elektronik gitarlısı eşliğinde, hademe Oktay abiyle beraber, kurabiye - çitos - kola üçlüsüne hapsolmak istememiştim daha açık olmak gerekirse.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha açık olmak gerektiğini biliyorum bu arada. Mesela ayrıldım dediğim sevgilimle tekrar beraber olmaya başladığımı, yeni ev arkadaşıma farkında olmadan sanki sevgiliymişiz gibi sürekli görüşüp konuşmamız gerektiğini düşündürttüğümü ama aslında dengeli ve normal bir ev arkadaşlığı istediğimi iyi niyetten söylemememi, girdiğim sınavın sonuçlarına bakmaya bile korktuğumu söylemezsem eğer, sosyal medyada yerine getirmem gereken görevi tamamlayamamış gibi hissedeceğimi biliyorum çünkü.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-N0LsXTJNR5k/T92cThNzgKI/AAAAAAAABNM/L6_nwe8oiek/s1600/Screen+shot+2012-06-17+at+11.58.16+AM.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="247" src="http://4.bp.blogspot.com/-N0LsXTJNR5k/T92cThNzgKI/AAAAAAAABNM/L6_nwe8oiek/s400/Screen+shot+2012-06-17+at+11.58.16+AM.png" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dobra olmak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öyle bir görev ki bu, facebook, tumblr ve twitter (özellikle twitter'da) böyle bir sürü, içi boş dobralıklar görmediğin zaman silikleşen bir şeye baktığını zannetmene sebep oluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kimsenin kimseye gönül rahatlığıyla siktir bile çekemediği bir ülkede gidip ortaya laf atmalar, annelerin o kendini gayet belli eden ama gizliden yaptıklarını zannetikleri laf sokmalarından öteye geçemiyor benim için.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İnsanların kısa cümlelerinin arkalarında büyük anlamlar taşıdığını zannetmeleri özellikle, kimsenin (buna ben de dahilim) zannettiğin kadar derin olmadığını anlamama sebep oluyor. Dümdüz bir ovada uzamaya çalışan ekinlerin, aynı boyda kalmalarından farksız. Biraz kafayı yorarsan sonuçta aldığın güneşin miktarı da, kökünü saldığın toprağın kalitesi de bir birinden farksız.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her yerde var olmayı herkes istiyor. Ekşisözlük'te adına bir entry'nin olmasını, internetteki sanat dergilerinin yada haber sitelerinden birinde yaptığın işlerden söz edilmesi, daha fazla linkte daha fazla adının geçmesi isteği, e-mail adresinin kaç sitede kayıtlı olduğuyla doğru orantılı bir halde artık.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte bu yüzden, sosyal medya üzerine, sosyal medyanın bir mecrasında konuşmaya çabalamam, ironik olamayacak kadar aptalca duruyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonuçta ortaya yayınlanmak istemeyen bir yazı oluyor elimde. Bana "abi yapma, etme gözünü seveyim" der gibi bakarken, elim çoktan "yayınla" tuşuna gitmiş olacak ancak. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mesele de o sanal gücü hissetmekte sanırım.</div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-62732081653511328482012-06-04T03:11:00.000-07:002012-06-04T03:12:49.600-07:00büyük tavsiyesi<span style="background-color: white; color: #444444; font-family: inherit; line-height: 19px; text-align: justify;">Becerememek diye bir eylem var. Şuanda uyuma olayını beceremiyorken, aynı zamanda yazmayı da beceremiyorum mesela. </span><span style="background-color: white; color: #444444; font-family: inherit; line-height: 19px; text-align: justify;">Her ebeveynin ve onların yetiştirdiği geleceğin ebeveynlerinin ortak gerçeği olmuş olan; “hayatı deneyimleyerek öğrenmek”ten kaynaklanan bir becerememe durumu bu daha çok. </span><span style="background-color: white; color: #444444; font-family: inherit; line-height: 19px; text-align: justify;">Öyle bir formül ki bu deneyimleme olayı, sapma oranı %0.001 filan olabilecek derecede.</span><br />
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">İşte o oranın tam o küçük kısmına doğru savrulan yerinde, spor ayakkabı giydi diye İstiklal Marşı’ndan sonra dizilen öğrenciler gibi, ben yer almaktayım. </span><span style="background-color: white; font-family: inherit;">Tıpkı hocadan beklediğim azarı bekler gibi, her bir şeyi beceremememin ardından bir azar seansını sakinlikle beklemem bundan.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://24.media.tumblr.com/tumblr_m4yvpsIZSL1r9164to1_500.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://24.media.tumblr.com/tumblr_m4yvpsIZSL1r9164to1_500.png" width="320" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Alıştım.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Alışmanın getirdiği rehavetten midir, kişiliğim midir bilmiyorum, ama 22 yaşımın ortalarına geldiğim halde hala bir sikim beceremiyorum. </span><span style="background-color: white; font-family: inherit;">Çalışmayı, kedi beslemeyi, kitap okumayı, dinlenmeyi, yalnız kalmayı, para harcamayı, eğlenmeyi, sevişmeyi, oturmayı, konuşmayı, sevmeyi...</span></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Ağır bir uykusuzluktan yazıyı tamamlamayı bile beceremiyorken, nasıl yaşamayı becerebildiğimi ben bile bilmiyorum.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Sürüklenme halini geçti artık bu durum. Daha çok bir ata bağlanıp, kupkuru taşlı bir Texas eyaletinde, manyak bir kovboy tarafından, suçum ne bilmediğim halde çekilerek cezalandırılıyormuşum gibi geliyor. </span><span style="background-color: white; font-family: inherit;">Savunma mekanizması bildiğin, acıyı hissetmemek için acıdan bayılıyorum. </span><span style="background-color: white; font-family: inherit;">Bütün hissizliğim, normalleştirmelerim, geçiştirmelerim bundan ibaret. </span><span style="background-color: white; font-family: inherit;">Her hatamı teker teker ölçüp, sonuçlarını gözden geçirecek gibi olduğum anda, dışarıdan bencilce görünmeme sebep olan umursamazlığımı devreye sokmam bu yüzden.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Hayatımda hiç bir zaman benzeyeceğimi düşünmediğim dedeme benzemeye başladım.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Sonum da, onun gibi, devasa ayak tırnaklarını zorla torunlarına kestiren, merdivenci kadına 10 lira verip üzerine çıkıp sevişen ve günün birinde üzerinde şişen ayaklarını dindirsin diye sürdürdüğü kolonya kokusuyla yatağında tek başına ölen bir şey olacak sanırım.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-bottom: 10px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Kulağa o kadar kötü gelmedi işin komik tarafı. Önceden böyle bir şeyi düşünmenin bile ödümü kopartmaya yettiği halde hemde.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #444444; line-height: 19px; margin-top: 10px; outline: none 0px; text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Deneyimleyerek öğrendiğim bir şeyde bu işte güzel ebeveynler.</span></div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-52920936633638348812012-05-31T14:36:00.000-07:002012-05-31T14:37:54.933-07:00Onyanya<div style="text-align: justify;">
Yüzümün dönük olduğu taraftaki neredeyse her şey sarı. Öyle ki arkamdan vuran ışıktan oluşan gölgem bile sarı oluyor. Bir odanın içinde, bir evde, plastik bir sandalyede boğulmak ne demekmiş öğrenmiş oluyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün bu sarılığı bozan tek bir renk var. Rakı. Onu da adabıyla içmek yerine, en alakasız müziklerle içip, bütün içine kafes gibi kapsadığı kavramları altüst ediyorum. Arabesk halini, efkar halini, keyif halini, meze halini sigara içmeyi daha bilmeyen bir çocuk gibi içime çekmeden havaya dağıtıyorum. Bütün bu olayların sonucunda rakı kolonyadan farksız bir şeye dönüşüyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çocukken kolonya mı kolanya mı denileceğini bilemezdim. O yüzden kulağa hangisi doğru geliyor diye anlamak için art arda, ta ki kolonya yada kolanyanın ne anlama geldiğini bile hatırlayamayacak hale gelesiye kadar onlarca kez tekrar ederdim 2 kelimeyi. Benim için anlamını kaybeden ilk kelime o olmuştu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-YOXbbHhlJVI/T8fj_FThiBI/AAAAAAAABH8/KsArbCw_bxI/s1600/6899125107_ef16737a68_b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://4.bp.blogspot.com/-YOXbbHhlJVI/T8fj_FThiBI/AAAAAAAABH8/KsArbCw_bxI/s400/6899125107_ef16737a68_b.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Komik, bir şeye çok maruz kaldığında, anlamını yitirmeye başlamasını da bu şekilde öğrendim her halde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
An itibariyle bir arkadaş "tekrar yazabilmene sevindim" dedi, ben "ne yapıyorsun" sorusuna "bişiler yazıyorum" dediğimde. Şimdi de yazamıyorum. Bir şeyin anlamını yitirdiği filan yok ama ortada. Sadece yazasım gitti her halde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
"Yazasım" çöldeki toz fırtınasında tepelere doğru giderek kaybolmaya başlarken, bende kendimi Songs: Ohia'nın şarkısına bırakıp, internette yıllar sonra yapılan "bla bla lisesi 1985 yılı mezunları buluşma gecesi" kıvamında eski arkadaşlarla irtibata geçmeye çabalıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Belki biri bana kolonya mı kolanya mı ikilemimde yardımcı olabilir diye...</div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4163481067614734281.post-20118924835439947042012-05-14T05:52:00.001-07:002012-05-14T06:20:05.468-07:00Olmasa da olabilecek başlık.<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 14px;">Klavye bile büyük gibi geliyor. Tuşlar, tuşların çıkardığı
sesler, masanın üzerindeki boşluk, duvarın yüksekliği, kapının yakınlığı,
sırtımı döndüğüm odanın genişliği… Hepsi de bana bir “şey” geliyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 14px;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 14px;">Farklı değil. Yabancı değil. Yeni de değil.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 14px;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 14px;">Bütün bu şeylere, tanıyıp tanımadığına emin olamadığın bir
insanın yoldan geçerken öylesine hatırlamaya çalıştığım gibi bakıyorum.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 14px;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 14px;">Taksiciye gayet rahat tarif edebildiğimden, evin bana
yeni gelmediğini söyleyebiliyorum. Ama apartmandan çıkarken, bu parmaklarımın
sayısından az geldiğim evin içinde yürürken, tuvalete giderken, yere düşen
televizyon kumandasını almaya çabalarken, sigaramı nereye koyduğumu bulmaya
çalışırken, sürekli olarak, yavaşlatan yada geciktiren bir durumla
karşlılaşıyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small;">Çarpıyorum.</span><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="line-height: 115%;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Times, 'Times New Roman', serif;"><br /></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small;"><span style="line-height: 115%;">Duvara, </span><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;">sehpanın </span><span class="Apple-style-span" style="line-height: 18px;">kenarına, koltuğun arkasına, kapının koluna,
lavabonun çıkıntısına, sanki her hangi bir ergenin bir ay içinde 10 santim
uzayan ayak ve kollarını, 10 santim kısa haliyle kullanmaya çabalarken bir
şeylere çarpması gibi çarpıyorum.</span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 115%;">Her çarpma sanki ufak ufak artan gerilim müzikleri gibi, bir
öncekinden bir ton daha sinirlerimi bozuyor. Her sinirim bozuluşunda sakin
kalmak için kendime verdiğim saniyelerde artıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 115%;">Sonunda bu saniyeler o kadar uzuyor ki, kendimi orada, o
çarptığım noktada, hiç hareket etmemek
istiyorken buluyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;">------------------</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 115%;">Bütün bunlar iki üç gün öncesinden kalma durumlar. Şu anda
eve alıştığım söylenebilir mi bilmiyorum ama hangi günde olduğumuz konusunda bile
şüphelerim varken, bu cümleleri kurmamın ne anlamı var, hiç bilmiyorum.</span><br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-3b5p7W0zOoc/T7ED8g6-P9I/AAAAAAAAA28/iKwhvqhIzgA/s1600/fgfdsgdg.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="255" src="http://1.bp.blogspot.com/-3b5p7W0zOoc/T7ED8g6-P9I/AAAAAAAAA28/iKwhvqhIzgA/s400/fgfdsgdg.JPG" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: x-small;">Horoza pek şaşırmamak gerek sanırım evin arkasında böyle bir manzara varken.</span></td></tr>
</tbody></table>
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;">Yalnız kalmayı bu kadar sevmeme, şu anda kaldığım annemin evinde horozların gecenin ikisinde öttüğünü duymaya şaşırdığım kadar şaşırdığımı biliyorum ama. İzmir'in 40 yaşındaki amca gibi orta yaşlı göbeğini gayet rahat gören bir yerinde horozun ne aradığını ise pek düşünmemeye çalışıyorum. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 115%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;">Lakin kapıdan geçip, sol koluma hafifçe dokunup, sağımdaki pencereden dışarı çıkan hava gibi düşündüklerimi buraya yazarken, içime dolan o duygunun damarlarımdan bütün vücuduma yayılmasına izin vermek iyi geliyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;">Sanki bunca zamandır yalnızca bir penceresi açık kalabilmiş bir evmişimde, Çağlar'dan ayrılınca pencerelerden birini açmışım gibi geliyor. Sonunda ise annemin hep tembihlediği "cereyanda terli terli kalma" öğütü aklıma geliyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;">Terleyipde hasta olmamak için sakin olmaya çabalıyorum işte şu anda. Bütün olan bu.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: x-small; line-height: 18px;">Erik Satie eksik olmasın, pek yardımcı oluyor.</span></div>Canhttp://www.blogger.com/profile/04391202079713529768noreply@blogger.com0