9 Nisan 2014 Çarşamba

---

Bir insan insanlıktan ne bekleyebilir? İskeletimizin maymuna en benzediği günden bugüne, 2014 yılının Nisan ayına kadar milyonlarca değişmemiş özellik silsilesiyizken, anca kilotlarımıza ip yerine lastik takmış, o lastikli kilotlarımızın altında yüz yıllardır sakladığımız siklerimiz ve amlarımız, gözlerimiz başkalarının tenlerini, o tenlerdeki çizgileri, delikleri, inişleri çıkışları gördüğünde ıslandığı zaman, vücudumuz tıpkı o ürettiğimiz sentetik temizlik bezleri gibi kokmaya başladığında, ezip suyunu çıkardığımız çiçeklerin alkollü kokusunu, ezdiğimiz çiçeklerin yerine çöpe atarken kırıp toprağa tohum gibi ektiğimiz cam şişelerin içine sakladığımız parfümlerle kendimizi katlanabilir bir kokuyla kaplarken, bir insan insanlıktan ne bekleyebilir?

Böyle şeyler yazmaya henüz Türkler bir isim takamamışken, İngilizlerin çoktan "gore"diyiverip geçtiği, o evrensel isim takma alışkanlığımızı, o zamanlar henüz yeni İbraniceyi sökmüş Tanrımız tarafından, ilk babamıza İbranice "isim veren" anlamına gelen Adem adını koyduğundan beri görev bellemişken, masumiyeti ancak 0-3 yaş aralığındaki bebekler için kullanabileceğimiz bir sıfat olmasına rağmen, 3 yaşını geçmiş herkese söyleyebilecek kadar farkındalığın a'sından dahi habersizken, gitgide koladan asit değeri artan midelerimizin ağzımızdaki kokuyu dayanılmaz kıldığı zamanlarda ettiğimiz sözler ve söylediğimiz şarkılar, osurmaktan bile utanan götlerimize bir deri parçasıyla bağlı parmaklarımızı kullanarak yazdığımız yazılar hangi dürüstlükten bahsedebilecek?

Hadi dürüstlük bir erdem sayılsın, ben de utanmam gereken herşeyi burada yazayım desem, yaptığım şey, kameranın karşısında amında şampanya patlatan kadının olduğu pornodaki dürüstlüğü ne kadar geçebilecek?

Eleştirdiğimiz her şey dönüp dolaşıp git gide içinden çıkılamaz bir kısır döngüye giren sağlamlaşmış, yerinden oynamaz gerçeklere dönüşüyor. Kimimiz bu gerçeklikten uzaklaşmak için dikkat dağıtıcı ne varsa kullanmaya hazırken, kimimiz doğduğu günden bu yana üzerine bile düşünmeyecek kadar bu girdaba giriyor. Kimimiz de arada dışarıdan bakıp midesi bulanırken, kusup o dünyanın iğrençliğine katkıda bulunduğunu farkettiğinde tekrar kusup biraz daha katkıta bulunduğu anladığı an, biraz daha iğrençleştirmek istemediği için intiharı aklından geçiriyor.

Ölümümüzün bir suyun altında bebekken vaftiz edilircesine boğularak gerçekleşmesi ihtimalinin, koyu parlak kırmızı boyayla kaplı, motoru gitgide ısınmış, aküsünden çıkan asit kokusunun şu dünyada gözlerinizi yaşartan nadir şeyler olduğu bir araba tarafından kemiklerimizin kırılarak gerçekleşmesi ihtimalinden daha rahatlatıcı geldiği bir çağda yaşıyoruz.

Artık böyle intihar hayallerinin bizi rahatlattığı bir çağda yaşamaktan nefret etmek için sebebim bir gün tükenirse diye yazdığım şu saçmalığa, burnumdaki sümük tam kurumaya başlarken son veriyorum. Lakin evde peçete olmadığından, yazmak için kullandığım parmağım, o sümüğü saklandığı delikten çıkarmak için harekete geçe-




2 yorumbik:

kukuletalı dedi ki...

doğru demişsin, çiçeğin kendini ezip de alkollü kokusuna sarılan insanlıktan ne beklenebilir ki diye. ben de neredeyse son bir senedir bu ikilemde gidip geliyorum. insanlıktan bir şey ümit etmeyi sürdürmeli miyim, yoksa kapıları kapatmalı mıyım diye. ölümlerden ölüm beğendiğimiz zamanlardayız. her şey çok korkutucu. komik olan, korkuyu hissettiğinde o insanlık tarafından "korkak" olarak nitelenip küçümsenmen. böyle dünyada korkmayım da ne yapayım diye soruyorum. o koyu parlak kırmızı arabaları her gördüğümd küfür ediyorum bok gibi dünyada yaşıyoruz diye. her güne ayrı bir mide bulantısı. iyi oldu ses ettiğin, gel beraber kusalım.

Can dedi ki...

Ben korkmuyom. Sıkılıyorum. Cidden ağır bir sıkıntı basıyor düşündükçe herşeyi. Böyle gözlerimi deviriyom -_- Her şey o kadar olağan, o kadar beklendik ki... Hani, geçmişte olanları, olmakta olanları, olacakları vs hepsini tahmin edebiliyorsun. Hani tahmin etmemiş olsan bile, olduklarında "haa yani, doğru, böyle de olabilirdi" diye baygınlık geçiriyorsun.

Neden korkuyon ki ayrıca?