12 Ocak 2012 Perşembe

....

Nedense böyle olmaması gerekiyordu gibi geliyor. Geliyor lafından sonra orgazm benzetmeleri yapamıyacak kadar espiri anlayışından yoksunum şu anda. Sanırım mutsuzluk bu olsa gerek. Espiri anlayışından yoksun kalmak.

Garip. Bu kadar yüksek sesle sanki ilk kez söylemişim gibi geliyor mutsuz olduğum gerçeğini. Mutsuzum. İçimdeki o rahatsız his, ekranda, karşılığını bulduğu kelimeden yansıyıp bana değişmiş bir şekilde geri dönüyor. 

Geri gelirken bir şeyleri hafifletmiyorlar. Sadece etrafındaki topraktan kurtuluyorlar gibi. Çocukluğumdaki sokaktan eve geldiğimde toza toprağa karışan yüzümü yıkadıktan sonra gelen o gergin, kuru temizlik hissiyle aynı hissi yaşatmaları ayrı bir durum.

Hoşuma gitmiyor.

"Mutsuzum." Bir toprak parçası daha.

Başka hiç bir koşulda bu kadar bencilce gelemezdi "mutsuzluk" hissi, hiç bir koşulda bu kadar kirli, anlamsız, samimiyetsiz, boktan gelemezdi, biriyle birlikte olmam koşulu dışında. 

Küfredesim var. Kendime. Şu salak sayfaya. İnkar, isyan, pazarlık, depresyon, kabullenme. İsyan sürecinde olduğumu söylebilir küfredesim var diye. Düzelebilir gibi de geliyor ama. Pazarlık. Ağlıyorum. Depresyon. 

Koskoca yazı ise kabullenme. İnkar yok. Edemiyorum. Tanrım, o kadar ağır ki vücudum nasıl tepki vereceğini şaşırdı bunu söyleyince. Sanki dünyanın en büyük buzunu zorla içime sokmuşlar gibi, hem yakıyor hemde üşüyorum. Kalp atışlarım aynı yere vurmuyorlarmış gibi. Yağmur gibi. Hatta dolu gibi. Her biri farklı şekillerde farklı yerlerde. Savrulmaktan farksız. Dayak yiyorum, olan bu. 

Boynum titriyor. 

En son 17 yaşımda hakim bana tutuklandığımı söylediğinde böyle oldu. Hatırlıyorum. Korkmuş, ne yapacağını bilmeyen, titreyen, sudan çıkan balığın yüzünde oluşan o mücadele ifadesinden bile yoksun. 

Yanlız olsaydım, ki yanlız oldum, bu mutsuzlukla bir süre idare eder, saçmalar, saçma kararlar alır, bir şeyleri değiştirir ya da aynı kalır, bir şekilde atlatırdım. Yada atlatmazdım.

Ama maalesef karşımda 20 yıl boyunca hayatımda olmamasının dışında, bensiz kendi başına 30 yıl farklı şeyler yaşamış, çoğu insandan biraz daha temiz, her insandan biraz daha az bencil bir insan olduğundan, benden ona bulaşan, onu da içine alan ve ne onun ne de benim nasıl kurtulabileceğimize dair fikrimiz olmayan bu büyüyen mutsuzluk hissi...

Hangi sebeplerden mutsuz olduğum hakkında ilk kez tanışan iki insanın bir birleri hakkındaki bilgisi kadar bilgi sahibi olmam ise her şeyi daha da mükemmel kılıyor.

Mükemmel bir mutsuzluğa sahibim artık. Bu zamana kadar sanki şekil verilmeyi bekleyen bir kireç taşı gibi olan o mutsuzluk şimdi bütün hatlarını görebildiğim, seçebildiğim, dokunup anlayabildiğim bir şeye dönüştü.

Kimsenin umrunda değil bu yazdıklarım, farkındayım. 

Ama o okucak. Ve her cümlede mutsuz olacak.

İşin çıkmazı da burada.

Susmak mı, konuşmak mı?

Hangisi daha bencilce?

Hangisi daha acımasızca. Hiç birinin olmadığı kesin.

0 yorumbik: