22 Aralık 2009 Salı

Hallelujah!

22 aralık 2009 günü, 16:43:32 anında Can kişisi, Kings of Convenience'ın Boat Behind şarkısının başındaki, "vaan, tu, tiri" deki tiri nin o kısılmış sesiyle arasında, nescafe ve sigara, bira ve patlamış mısır, yeni doğurmuş kadın ve onun memesini emen çocuğun arasındaki bağa benzer bir bağ kurdu. Hidrojen, dipol dipol yada van der waals bağlarıyla alakası olmayan bu bağı oluşturan şeyin 13 günlük bir geçmişi var. Ama önce kendimden üçüncü tekil şahısmışım gibi bahsetmeyi bırakacağım paragrafa geçiyorum.

Olay blogger'a girmeye çalıştığımda, "uups, browser'ınız çöktü! acaba neden?" gibi saçma sapan sorular soran bütün o aptal browserlarla yüzyüze geldiğimde başladı ve 13 gün boyunca devam etti. Google'a "google google söyle bana, blogger'a giremiyen başkası varmı bu dünyada" gibisinden sorular sorulduğunda, google'ın cevapları, tıpkı pamuk prensesteki cadıyı sinirlendirdiği gibi beni de sinirlendirdi. Onlarca antivirüs programlarının tadına bakan, verilen talimatları birebir yerine getiren bilgisayarım ağlamaklı sesler çıkardı. Ve o bunu her yapışında  "kes zırlamayı, eve gidince ben sana gösteririm" diyen misafirlikteki anneler gibi azarladım onu. Eve gittik, patakladım. Hergün misafirliğe gittim, hergün dövdüm. Ellerim kan topladı. Bende gittim İsveçli balıkçıların kullandığı Neutrogena el kremini sürdüm...

El kremi yüzünden yağlanan ellerim, klavyede buz pateni becerilerini sergilerken, bir yandan da hırkamın kolundan içeri doğru "çabuk fırla" diye kaçan kurabiye kırıntılarını çıkarıyorlar. Çok becerikli "şu" insan eli. "O" insan eli becerikli mi bilinmez ama. (Yapılan espriden tiksinti duymanın verdiği dayanılmaz mutluluk hissi... kelebek gibi maşallah)

Maşallah kelimesinin tiksindiriciliğine gelirsek eğer, karşımıza dikişli, kızarık, şapkayla örtülmüş çocuk pipilerinden başka bir şey göremiyeceğimiz kesin. Bir de sünnetin, bir erkek canlısının, bir kadın canlısına fiziksel olarak en çok yaklaştığı gün olduğunu söyleyebiliriz. Bunu söylerken arkamızda bıraktığımız koskoca bir et parçasını, üzerimize giydirdikleri elbiseleri (entari mi?) ve elimize tutturdukları peri asasını düşünürsek eğer, reddedilemiyecek bir önerinin ağırlığını hissedeceksiniz kalbinizin taaa derinliklerinde.

"Hissedilen o derinlik tamamen size ait. Ben bebekkene sünnet oldum" diyen insanlar içinse, "ehuheu doğarken ne olacağın belli değilmiş" gibi bir karşılık verebiliriz. Bu da Güzin Ablanızdan yada Haydar Hocanızdan enstantaneler olsun.

Faturalarım ödenmiş, internetimdeki sorunlar halledilmiş, karnım unlu kurabiye ve kolayla dolmuşken, king ov konvinyıns dinlemek, kulağımı yalayan ve bu yüzden oral problemleri olduğunu düşündüğüm kedimi hatırlatır... Başkada bir şey hatırlatmaz... Ha belki annemin benim pantolonlarıma sığan kalçalarına tanık olmayı, kız kardeşimin skolyoslu sırtına bakmaya çalışmasını görmeyi, ablamı banyoda saçlarını tararken ellerine gelen kıvırcık saçlarını ellerinde biriktirişini izlemeyi yada aysel'in "aa burası iyi bi kuaförmüş bir girip bakayım" dediği kuaförde saçlarının nasıl "KÜT" kesildiğini elleriyle anlatışını hatırlata-bilir...

Bildi.

3 yorumbik:

dindandon dedi ki...

saçlarm daha uzunken küt yapmıstım. şuan gayet depresif olcak kadar kısa banyoda avucumun içine toplayamıcak kadar kısa sağlıksız ve diyorumki italyada ev yapımı makarna rokfor eşliğinde şarabımı yudumladıgım zaman bu depresifliğim geçmş olcak ve saçlarım uzun olcak...

Can dedi ki...

bi an için kim bu rokfor mokfor geyiği yapan dedim..

berkantberkin dedi ki...

hey baby what's going on
is it cold
lost in you
lost -self
can get it it
can.
(mrs. cold ve biraz da can ve biraz da ilk ingilizce şirrler.)